Penceremiz kapandığında Chapter 11 - Hayallerini Çizgiye dök

Global Notification

- Penceremiz kapandığında Chapter 11

"Sahiden Edward'ı sen mi çağırdın?" Diye sordu Samantha arkadaşına doğru eğilmiş ancak yanlarına doğru yaklaşan Edward'a bakarak.

"Evet."

"Bugün kız kıza olmayacak mıydık?"

"Samantha, sence de şu işe bir el atmamız gerekmiyor mu? Kendi kendilerine biraz zor olacaklar."

Samantha olayı anlamış bir sekilde başını olumlu anlamda salladı. Kendi kendilerine zor olacak değillerdi, olamayacak gibi görünüyorlardı. Yine de Kate'in bunun için neden çaba gösterdiğini anlamış da değildi. Samantha her ne kadar Edward hayranı olsa da adamın kıza ettikleri de bir gerçekti.

"Merhaba. John yok mu?"

Edward ortamda sadece kızları görünce niye eksik olduklarını merak etmişti.

"Gelemiyormuş." Dedi Kate. Halbuki John ile üç dört gündür haberleşmemişlerdi bile. "Gel oturalım, kurabiye ve çörek var."

Edward yavaşça yere otururken bir yandan da Sophia'nın nerede olduğunu anlamak istercesine bakındı ancak etrafta biri olduğuna dair bir izlenim edinemedi.

"Sophia yok mu?" Diye sorarken neden çekildiğini bilmiyordu.

"Ah, yüzmek istemişti. Şuradan bir bakayım baya oldu gideli." Dedi Kate kalkıp ağaçların dışına ilerleyerek.

Piknik yaptıkları düzlükten biraz ilerleyince karşılarına çıkan yokuş doğrudan göle iniyordu. Nitekim biraz ilerleyip doğru açıdan bakınca gölü görmek mümkündü.

Kate arkadaşını görebileceği bir noktaya geldiğinde Sophia'nın arada bir yaptığı üzere suyun üzerine uzanmış olduğunu gördü. Hah, döndüğünde Edward'ı görünce şok olacağı kesindi. Ve bunu kesinlikle soracaktı. Edward da elbette davet edildiğini söyleyecek ve kabak Kate'in başına patlayacaktı. Bunların olmaması için biraz ortalık karıştırıp dikkatleri farklı noktaya çekmeye ihtiyacı vardı.

Aniden döndü ve koşarak Edward ile Samantha'nın yanına ulaştı.

"Tanrım, Edward! Sophia bir ceset gibi suyun üzerinde duruyor. Seninle evlenmemek için kaçmayı bile göze aldı, yoksa canına mı kıydı?!"

Ah, Edward son hızla koşmaya başladığında Kate'in söylediklerinin bir kısmını duymamıştı bile. Anladığı tek şey Sophia'nın tehlikede olabileceği idi.

Olabildiğince hızla yokuş aşağı koştu. Sophia'yı görmüştü, sahiden de hareketsiz bir halde yatıyordu. Yüzmeyi sevdiğini ve iyi yüzüğünü de biliyordu ancak O'nu hiç yüzerken görmüş değildi. Tanrı aşkına, gerçekten de kendisi ile evlenmemek için canına mı kıymıştı!?

Hız kesmeden suya daldı, kendisini yavaşlatan suya aldırmadan saniyeler içinde minik gölün ortasına varıp kızı kendisine doğru çekti. Bu sırada aniden hareketlenen Sophia bir anlamda rahatlamasına sebep olmuştu.

"Tanrım, iyi misin?!" Derken bir yandan da kızı sıkıca tutuyor ve kendi ayakları neredeyse yere değer değmez halde iken kızın değmiyor olabileceğini düşünüp garantiye almak istiyordu.

Bu sırada Sophia sarsıntının etkisi ile yüzünden akan suyu üfleyerek Edward'ın yüzüne püskürttü. Daha doğrusu hemen ardından yüzünü eliyle silip gözlerini açabildiğinde yapışmış olduğu Edward'ın yüzünün bu denli yakınında olduğunu görmüş ve durumu anlamıştı. Ancak tepki veremeyecek kadar şaşkındı, kalakalmıştı.

"Senin burada ne işin var?" Derken beyni sinyalleri vermeye başlamıştı.

"Tanrım, öldüğünü sandım!" Dedi Edward direk konuya girerek.

"Ölmek mi?  Ne diyorsun?"

"Tanrım, suyun üzerinde ceset gibi yatıyordun!"

Edward kalbinin gümbürtüsünün net bir şekilde duyulduğunun farkındaydı. Ama bu konuda yapabileceği bir şey yoktu. Biraz önce bu çarpıntı korkudandı ancak şimdi Sophia'yı hayatında ilk defa bu şekilde ve açıkça kucaklamış olmanın heyecanı ile hissettikleri bambaşka bir boyuta taşınmıştı. K
Sophia'nın kendisine bakan gözlerini çevreleyen ıslak kirpikleri suyun etkisi ile iyice dümdüz olmuşlarsa da upuzundular. Saçları olduğundan çok daha az ve normalde olanın aksine karmaşık ve dalgalı görünüyordu. Kaşları dağılmış ve çatılmıştı. Dudakları.. Sophia bir an debelendi ve Edward hayal dünyasından çıktı.

Sophia aradan geçen üç beş saniye sonra nihayet oldukları durumun TAM OLARAK farkına varabilmişti, Edward Kane Foster ile bir gölün içinde, ıslak bir vaziyette birbirlerine yapışmış haldeydiler! Sophia bir anda nabzının tavan yapmasına engel olamamıştı çünkü Edward kendisini öptüğünde bile bu denli yakın olmamışlardı. Gözlerinin bu denli farklı bir yeşil olduğunu ancak şu an fark etmişti mesela. Kahverengi ve yeşilin karışımı gibiydi. Koyu kahverengi kirpiklerinin en uçları sarıydı ve şu an güneşin altında altın gibi parlıyordu. Ah, Sophia şimdiye kadar bunu düşünmek için hiçbir sebebi olmadığını düşünmüş olsa da Edward yakışıklıydı, hem de çok.

İrkildi. Ah, üzerinde sadece iç kıyafeti vardı!

Sophia debelenince dengesi bozulan Edward kızı daha da sıkı kavradı.

"Ne yapıyorsun!?"

"Tanrım, beni hemen bırak!" Dedi Sophia panikle. Utanmıştı.

"Ama az önce.."

"Edward! Öldüğüm falan yok, eğer bu kadar umrundaysa iyi bir yüzücüyümdür. Şu küçük gölde boğulursam emin ol bu kaderimde olduğu için olur. Beni hemen bırak!"

Edward elini gevşetir gevşetmez Sophia kendisini çenesine kadar suyun içine çekti. Ah, bir saniye için kızın tüm hatlarını ziyadesi ile belli eden o ıslak kıyafeti gördüğünü unutmak istedi. Unutmak istedi çünkü bunu hatırlamak kendisine yalnızca acı verecekti. Bir dakika, evlenecek oldukları için bunu daha fazla görecek miydi?

Sophia'nın suyun yüzeyinde sadece kafası kalmış halde kendisine olan dimdik bakışları bir an düşüncelerine ara vermesine sebep oldu.

"Hemen buradan uzaklaş." Dedi Sophia.

"O halde ortalıkta dolaşmasan iyi olur." Dedi Edward sudan çıkıp yönünü Sophia'dan ayırmadan geri geri giderken. "Birinin seni bu şekilde görmesini istemem."

Edward'ın imalı sözleri Sophia'nın aklını kaybetmesine sebep olabilirdi. Bu kendisini gördüğü anlamına mı geliyordu? O an aklına Kate'in arabada söylediklerinin gelmesi olaya hiç de yardımcı olmamıştı. Ama altta kalamazdı değil mi?

"Sana neymiş, istediğim gibi gezerim."

"Nişanlı olduğumuzu unutmuş gibi konuşman beni üzüyor." Derken Edward göle sırtını döndü.

"Bu sahte bir şey, bir tür oyun." Dedi Sophia halen sudan çıkmak için yeterli mahremiyete sahip olmadığını düşünerek.

"O gün göl kenarında konuştuklarımızın bir kısmı oyun olabilir.." derken aklı 'yalancı' diye fısıldadı. "Ama evliliğimiz ziyadesiyle gerçek olacak. Şunu söyleyip durma."

Evliliğimiz ziyadesiyle gerçek olacak derken ne demek istiyor, diye geçirdi Sophia içinden. Kendi kendine sorduğu bu soru neden aklında yalnızca bir şeyin canlanmasına sebep oluyordu onu anlamış değildi. Evlilik yataktan ibaret değildi ki!

"Sen gitmiyor musun? Üzerimi giyineceğim."

Edward cebine soktuğu ellerini çıkarmadan omuz silkti.

"Döndüm işte bakmıyorum." Dedi Edward. Geniş ağacın gölü görmeyen kısmına geçip sırtını yasladı.

Sophia hızlıca sudan çıkıp ıslak kıyafetinin eteklerini iyice sıktı. Ancak bunun üzerine kuru olanı giyerse diğerinin de ıslanacağı aşikardı. Bunu çıkarması söz konusu dahi değildi, hele ki Edward buradayken! Hava sıcaktı, kısa bir sürede üzerindeki büyük ölçüde kuruyabilir ve diğerini giymesinde sıkıntı kalmazdı.

"Üzerim bu kadar ıslakken diğerini giyemem, kurumasını beklemem gerek. Sen git." Dedi Sophia utanç içinde ağacın Edward'ın olduğu kısmının tam ters istikametine, yere oturarak.

Buna karşılık Edward da ağacın dibine oturuverdi.

"Öyleyse beklerim." Dedi.

Bunu neden yapıyorsun? Git işte!

"Beklemen gerekmiyor."

"Biliyorum." Dedi Edward yerdeki toprağın üzerine parmağı ile bir şeyler karalayarak.

Sophia dudağını ısırdı. Edward'ın bu ani değişimi kendisini aşırı derecede rahatsız ediyordu. Bazen de 'kesin bunun da altından bir şey çıkacak' diye düşünmeden edemiyordu. Edward şimdiye kadar hoşuna gitmeyecek her şeyi yapmıştı ve şimdi bir anda bir beyefendi olma yolunda ilerler olmuştu. Buna nasıl güvenilebilirdi ki? Ah, yalnızca o yolda ilerliyordu, öyle olmuş falan değildi. Bir beyefendi olabilmiş olsa şu an buradan gitmesi gerekirdi!

Bir süre devam eden sessizliği bozan Edward oldu.

"Buraya her gelişinde yüzüyor musun?"

"Kızkıza geldiğimizde evet." Dedi Sophia o sırada neden somurttuğunu bilmeyerek.

"Böyle tek başına mı?"

"Bunu niye merak ediyorsun anlamadım." Derken kaşlarının çatılmasına engel olamadı Sophia.

"Bu ıssız yerde bu halde sık sık bulunuyor musun merak ettim."

"Öyleyse ne olmuş?"

"Tanrı aşkına, ben değil de bir başka adam olabilirdi."

"Kimsenin olmadığından emin olmadan suya girmem. Ayrıca sen olman bir başkası olmasından daha iyi bir seçenek değil."

Edward sertçe nefes verdi. Bu kız kendisini deli edecekti. Yani bu söylediği buna devam edeceği ve kendisini yanlışlıkla da olsa sergileyecek olduğu muydu? Yüzmeyi bu kadar seviyorsa ilerideki evlerinin bir odasını devasa bir havuza dönüştürmeliydi ki dışarıda yüzüp Edward'ı aklından etmesin.

"Çok yakında evli bir çift olduğumuzda da bunları söyleyebilecek misin bakalım." Derken amacı birazcık nabız yoklamaktı, azıcık.

"Niye söyleyemeyecekmişim? Ne değişecek?" Diye sorarken Sophia'nın niyeti de Edward ile aynı olabilirdi. Edward'ın ne beklediğini merak ediyordu.

"Karı koca olunca ne değişiyorsa o değişecek."

"Tam olarak neyi kast ediyorsun?" Diye soran Sophia'nın aklına gelen korkunç rüyasından başka bir şey değildi.

"Eh, sonuçta her şeyimizi biliyor ve görüyor olacağız."

"Ne demek görüyor olacağız? Ben bir şey görmek istemiyorum."

Edward sessizce kıkırdadı. Sophia'nın tedirginliğini anlamak için yüzünü görmesine gerek yoktu. Ancak bunun yanında Edward O'nun şu an çok tatlı olduğunu da düşünüyordu. Aklından geçenleri anlamıştı.

"Babam evlenince insanın eşiyle annesinden bile daha yakın olduğunu söyledi. Demek ki biz de öyle olacağız."

"Hiç de bile. Herkes öyle olmak zorunda değil."

"Ama aynı yatakta yatacağız değil mi? Bu demektir ki.."

Sophia üzerinin halini unutup ayağa fırladı.

"Aynı yatakta yatmak mı? Sen ne dediğinin farkında mısın acaba?!"

Edward oturduğu yerden başını çevirip kıza baktı.

"Niye bu kadar sinirlendin anlamıyorum. Evlenince aynı yatakta yatmak en temel ve en doğal şey. "

"Tanrı aşkına yine sarhoş olduğunu düşünmeye başlayacağım. Sen ve ben ha." Derken Sophia eliyle bir Edward'ı bir kendini gösterdi. "Rüyamda görsem kendimi tokatlayarak uyandırırdım."

Sophia ağacın dalında asılı olan elbisesini hızlıca çekip kafasından geçirdi. Artık bu durumda şurada duramayacaktı, kuruduğu kadar kurumuştu üzeri. Edward'ın cevap vermesini beklemeden kızların olduğu yere doğru ilerlemeye koyuldu. Sahi bu adam yanına gelmişti de kızlar ne alemdeydi?

"Sarhoş falan değilim, kolay kolay sarhoş olmam." Derken arkadan birkaç adımda Sophia'ya yetişti Edward.

"Tabi tabi, çok az olursun o da bana denk gelir anladım o kısmını." Derken aklına yine o öpücük gelmişti.

"Ne zaman sarhoş olduğumu gördün?" Derken Sophia'nın neyi kast ettiğini anlamıştı Edward. Ah, o gece aklından asla çıkmamıştı ki. Tatlı bir anı, kalbine saklayacağı bir gömü idi.

Sophia cevap vermeden yokuş yukarı yürümeye  devam etti. İnerken hızlıca gelivermişti ama dönerken yol çık çık bitmemişti. Edward desen evlenecekleri belli olduğundan beri bir değişikti, saçma sapan konuşuyor canını daha da fazla sıkıyordu. Aynı yatakta yatmak mı? Ah, rüyası bir anda aklına gelmiş ve daha da huzursuz hissetmesine sebep olmuştu!

Nihayet kızlar ekose desenli piknik örtüsünün üzerinde keyifle yayılmış vaziyette görüş alanlarına girmişlerdi.

"Ah, demek geldiniz." Dedi Kate masum bir ifade ile çörekten minik bir ısırık alarak.

Sophia pat diye kendini örtünün üzerine atıverdi, bu sırada yer yer ıslak kıyafeti vücudunu rahatsız etti.

"Kız kıza olacağımızı sanıyordum." Dedi Sophia lafı ortaya atarken.

Tüh, bir anda bunu düşünmez sanıyordum.

Kate ve Samantha üç maymunu oynar gibi sessizce bakınmaya devam edince konuşma sırası Edward'a geldi.

"Öyle mi olacaktınız?"

"Neyse canım ne önemi var? Edward yabancı değil. Hele de bundan sonra sana hiç değil." Diye kıkırdadı Samantha.

Sophia ise zaman zaman gıcık olduğu arkadaşına hoş olmayan bakışlar gönderdi. Her fırsatta gözüne soksunlardı zaten bu nişan işini.

"Yani bence de." Diye sırıttı Edward. "Sophia ve ben her zamankinden çok daha yakın olacağız, değil mi?" Derken elini yanındaki Sophia'nın omzuna attı.

"Bana dokunmayı keser misin?" Diye tısladı Sophia. Edward kendisini sinir etmek için oldu olası böyle gereksiz temaslarda bulunurdu. Ancak bugün gölde olanlardan sonra Sophia bundan çok daha farklı bir boyutta rahatsızlık hissettiğini fark etti. Rahatsız edici ve sıcak.

Edward elini kızın omzundan çekmeden konuşmaya devam etti.

"Ah, yeri gelmişken, yarın akşam yemeğine bize geliyorsun."

"Niye öyle bir şey yapıyormuşum?" Dedi Sophia sinirli sinirli içeceğini yudumlarken.

"Çünkü düşes gitmeden seninle yemek yemek istiyor."

Sophia düşes kelimesini duyunca iki damla içeceğin boğazına kaçıp bir öksürük krizine girmesine engel olamadı. Edward ise rahat bir tavırla kızın sırtına iki hafif şaplak indirdi.

"O kadın benimle niye görüşmek istiyor? Hayır ben kesinlikle istemiyorum!"

Geçen hafta yaşananlardan sonra düşes ile bir kere daha yüz yüze gelme fikri korkunçtu. Sophia o akşam kendinde bulduğu deli cesaretini bir daha bulamazdı, ah, bulmamalıydı da. Bu sefer ucuz kurtulamazdı, bunun farkındaydı.

"Demek düşes ile bir yemek ha? Kulağa heyecanlı geliyor." Dedi Kate ortamı yatıştırmak için.

"Benim kulağıma oldukça korkunç geliyor." Dedi Sophia.

"Reddetme gibi bir şansının olmadığını hatırlatırım sevgili nişanlım." Dedi Edward nihayet kolunu kızdan çekerek. Kolunu çekmişse bile sözleri ile kendisini dokundurmaya devam ediyordu. "Düşes çok önemli bir karar açıklayacağını söyledi."

"Hah, belki de artık nişanlı olmadığımızı açıklayacaktır. Ne de olsa ailenize uygun bir gelin değilim.

Sophia gözlerini devirirken Edward'ın aklından 'sen benim hayalimdeki gelinsin' diye geçmesi trajik miydi yoksa ironik mi bilinmez.

"Uygun olmasaydın şu an nişanlım olmazdın."

"Gören de mutlu bir evlilik yapıyorsun sanır. Sırf beni sinir etmek için bu kadar çabalaman da ayrı bir garip."

"Seninle evlendiğim için mutlu olmadığımı kim söyledi?" Dedi Edward sert bir ses tonu ile dönüp kıza bakarak.

Edward sinirlenmişti. Bazen o kadar net konuşuyordu ki kalbi Sophia'ya içindekileri açtığı için dört nala koşuyordu. Ancak hanfendi bir türlü bunu göremiyordu.

Sophia başını çevirip Edward ile göz göze geldiğinde bakışlarındaki ciddiyeti gördü. En ufak bir alaycılık yoktu. Sanki çok doğal bir şeyi olduğu gibi söylemiş gibiydi. Aralarındaki gergin bakışma uzadıkça kalbinin daha hızlı atmasına engel olamadı ve hemen bakışlarını önündeki çöreklere çevirdi.

** Sevgili günlük,
Düşesle bir akşam yemeği yemek ne kadar korkunç olabilir, bunu yarın göreceğim. Edward ile evlenmenin nasıl bir şey olacağına gelirsek.. ilk günkü kadar tedirgin hissetmemem normal değilmiş gibi hissetmekte haklı mıyım?**

Bölümün Sonu!

Umarım bölümü ve seriyi beğenmişsindir.
Eğer bölümde veya seride bir sorun olduğu veya bir ihlal olduğunu düşünüyorsan yorumlarda belirtebilirsin.
Ayretten bölüm ve seri hakkında yorumunu eleştirini yorumlar bölümünden yapabilirsin!!
İyi eğlenceler!

Mangaka Notu

Yorum

Not: Disqus şu sıralar bazı sitelerde (özellikle fansub benzerlerinde) sorun çıkarıyor olabilir. Bu yüzden sitemizde hem Disqus'u hem alternatif sistemleri sunuyoruz.
Lütfen yukarıdan bir yorum sistemini seçin.