NPenceremiz kapandiginda - Penceremiz kapandığında Chapter 14
Tüm bölümler:
NPenceremiz kapandiginda
Sonraki üç gün Sophia'nın annesi tabiri caizse fırıldak gibi ortalıkta dönüp duruyordu. Tam olarak ne yaptığını anlamak güçtü ancak hiç oturmuyordu.
"Tanrım, şükürler olsun ki çok uzaklarda akrabalarımız yok. Yoksa bir kısmına haber bile veremeden düğün yapacaktık." Diye homurdandı annesi.
"Bunlar o arka çıktığın düşesin oyunları sevgili anneciğim."
"Ben o kadına arka falan çıkmadım. Hah, kime ne anlatıyorum ki." Annesi pes ederek işine devam etti.
Sophia etrafında herkes dönüp dururken garip bir şekilde sadece oturuyordu. Kendisine söylenen neyse yapıyordu ki bunlar da makyajının denenmesi için birinin önüne oturmak veyahut elbise provaları için olduğu yerde dikilmek gibi şeylerdi. Yani düşünmesi gerekmiyordu, sadece denileni yapıyordu ve gelin olmanın yalnızca bu bakımdan tadını çıkarıyordu.
"Kimin aklına gelirdi ki?" Diye mırıldandı Kate alt kattan gelen bir tangırtı karşısında irkilmeden hemen önce.
"Kimsenin. Tanrı aşkına, dağların taşların hatta Tanrı'nın bile aklına gelmemiştir eminim." Dedi Sophia umursamaz bir ifade ile.
Kate hemen haç işareti yaptı.
"Günaha giriyorsun!"
"Hiç de sanmıyorum! Eğer bu doğruysa Tanrı kaderimizi bir evin içine yazmamalıydı!"
Kate gözlerini devirerek yine haç işareti yaptı.
"Sürekli kötü tarafından bakıp duruyorsun değil mi? Hayatın boyunca hep biraz karamsar biri oldun."
Sophia bir durup düşününce Kate'in haklılık payı olduğuna karar verdi. Yani, mutsuz bir insan değildi, elbette mutluluk verici şeyler olduğunda her insan gibi kendisi de sevinmeyi biliyordu ancak bazen biraz karanlık davranmış olabilirdi evet. Özellikle de Edward ve O'nunla ilgili her şeyde.
"Evet olabilir, belki neşe dolu biri değilim. Ama olan bitenin de pek sevinilecek bir yanı yok değil mi?"
"Of, bu meseleyi çok büyüttün. Evet Edward ile kötü zamanlar geçirmiş olabilirsin ama güzel zamanlar da geçirdik. Hep birlikte çok eğlendik. Ve farkında olmayabilirsin ama Edward arkanı hep kollardı."
Sophia inanmayan bakışlarını arkadaşına dikti.
"Edward? Benim arkamı kolladı ha? Buna inanmamı beklemiyorsun herhalde."
Kate derin bir nefes verdi. Kalkıp da ' o sana aşık ' demek kendisine düşmemişti ancak Sophia'nın sıkıca kapattığı hatta orada olduğunu dahi bilmediği o kapıyı ona birazcık aralamak kötü bir fikir değildi diye düşünüyordu.
"Öyle yaptı. Ama sen görmek istediğini gördüğün için farkına bile varmadın."
"Öyleyse bir örnek ver." Derken yatakta oturuşunu dikleştirip kollarını göğsünde bağladı Sophia. Resmen arkadaşına karşı gardını almış gibiydi.
"Tamam. Hatırlıyor musun birkaç sene önce Edward biriyle görüşmeni engellemek için adamın kafasına saksı düşürmüştü."
"Bay Potter." Dedi Sophia.
"Hah, o adam işte. Bunu niye yapmıştı biliyor musun? Çünkü Bay Potter seninle öpüşeceğine dair arkadaşları ile iddiaya girmişti. Senin masum bir kız olduğunu biliyor ve alay konusu etmek istiyordu."
Sophia kaşlarını kaldırmış arkadaşına bakıyordu. Bir şey anlamış değildi.
"Şimdi o adamın bunu yapacağını öğrendiği için kafasını yardığını mı söylüyorsun?"
Kate heyecanla onaylar gibi başını salladı.
"Çok saçma. Eminim sadece görüştüğüm adama zarar verip canımı sıkmak için yaptı."
Kate homurdandı.
"Hem Bay Potter'ın ne amaçladığını nereden bilebilirsin ki?"
"Fernand ile nişanlanmadan önce de görüşüyorduk biliyorsun. O duymuş ve bana anlatmıştı."
"Ve bana anlatmadın mı?"
"Her şey olup bittikten sonra haberim olmuştu! Bunu anlatıp bir de canını sıkmak istemedim."
Sophia dudaklarını büktü.
"Yine de saçma. Edward'ın ne niyetle yaptığını anlayabilmek mümkün değil."
Kate durdu ve düşündü.
"Peki, bakalım buna ne diyeceksin? Hani sen ayak bileğini incitmiştin, geçen kış."
"Evet."
"Aslında tam da o hafta kar yağdığı için kayak yapmaya gidecektik. Daha doğrusu ben gitmek istiyordum ve yalnızca Edward'ın olduğu bir gün bu konuyu açtığımda bana sen iyi olana kadar bunu dile getirmememi, senin de kayak yapmayı çok sevdiğini ve gidemeyecek olursan üzüleceğini söylemişti."
Sophia bu sefer şaşkındı. Edward'ın böyle bir şey söylemiş olması gerçekten de garipti.
"Bunu şu an uydurmuşsun gibi hissediyorum." Derken inanası gelmemişti.
"Ne söylesem inanmayacaksın değil mi?"
Sophia omuz silkti. İnanmayacaktı elbette. Arkadaşı sırf mutlu olsun diye belki de tam olarak böyle olmamış bir şeyleri olmuş gibi anlatıyor olabilirdi. Ancak Sophia ne olup bittiğini gayet iyi biliyordu. Edward'ın kendisini önemsiyor olmasına inanmazdı. O sadece kibarlık yapıyordu, o kadar. Bu bile yeterince garipti.
"Nasıl oldu da hepinizden sonra nişanlanıp en önce sen evleniyorsun?" Diye kıkırdadı Kate. Arkadaşını ikna etmekten vazgeçmişti.
"Evet nasıl oldu ben de anlamış değilim."
"Of ben senden fazla heyecanlıyım galiba. Şuna bak gelin dediğin böyle mi olur?"
"Nasıl olmalıyım?"
"Ah, düşünsene yeni bir ev, yeni kıyafetler.." derken Kate bir anlığına hayal alemine daldı. "Düşesin sana düzinelerce kıyafet diktirdiği doğru mu?"
"Sorma. On iki tane günlük kıyafeti ne yapacağım bilmiyorum. Daha korkuncu.." Sophia arkadaşına eğilerek fısıldadı. "Yirmi tane gecelik diktirmiş. Ne olduklarını görmeye korkuyorum çünkü terzi çok garip şeyler söyledi."
"Tanrım, yirmi gecelik mi?! O kadar geceliği kim ne yapsın ? Terzi ne söyledi dedin?"
"Şey, sanırım standardın dışında gecelikler." Dedi Sophia sessizce.
Kate aniden eliyle ağzını kapattı.
"Sakın şu caddenin ara sokağında satılanlar gibi.."
"Sanırım." Derken başıyla onayladı Sophia.
"İnanmıyorum! Ay demek ki torununun tatmin olmasını istiyor."
Sophia kıs kıs gülen arkadaşına baktı. Bunlar böyle şeyleri nereden öğrenip duruyorlardı? Kendisinin bir şeyden haberi yoktu. Ah, bilmek de istemiyordu.
"Boşuna uğraşıyor. Torununun benden görüp göreceği bir şey yok." Derken gözlerini devirdi.
"Of, çok katısın. Nikahta keramet var derler, bir süre sonra alışacaksın emin ol."
"Sen niye evli kadınlar gibi konuşmaya başladın? Eşit olduğumuzu sanıyordum."
Kate yanaklarının kızarmasına engel olamadı.
"Eh, benim uzun zamandır nişanlım var ve senden fazla deneyimim olduğu kesin."
Sophia tedirgin bir ifade ile gözlerini arkadaşından kaçırdı. Neler olacağını düşünmek istemiyordu. Edward normal bir evlilik lafını edip duruyordu ama öyle bir şey talep etmeyecekti değil mi? Ah, Sophia'nın öyle bir şey yapması mümkün değildi! Hele de O'nunla!
"Neler düşünüyorsun? Bana da anlat." Dedi Kate.
"Ben.. bilmiyorum korkuyorum işte." Diye geçiştirdi Sophia. Bunu Kate'le bile rahatça konuşabileceğini sanmıyordu. Bu nasıl anlatılabilirdi ki?
"Yani, büyük bir değişiklik çok normal. Ama evlilik zaten böyle bir şey değil mi? Sonsuza dek ailelerimizin dibinde olamayız, bizim de bir aile olmamız gerek."
Ah, Kate hızlıca evlensindi. Sahiden de hazır görünüyordu. Şu an bu şekilde düşünebilmeyi gerçekten de çok istiyordu.
Sophia o günden sonra düğüne dek Edward ile görüşmemişti. İstememişti. Korkmuştu. Düşündüğü ve hissettiği şeyler kendisini korkutmuştu.
Düğünden bir gün önce ise tüm hazırlıklar olabildiği ölçüde tamamlanmıştı. Civar illerden gelecek misafirler gelmiş, yemek ve ikramlar düşünülmüş, mekan her anlamda hazırlanmıştı. Aileler bir defa birlikte bir çay içip olan bitenin kritiğini yapmak için Sophia'nın evine gelmişlerdi ancak Edward gelmemişti. Sophia bunu da yine aynı sebebe yormuştu, istenmeyen evlilik.
Herkes gittikten sonra Sophia odasında yatma hazırlığı yaparken, bu gece uyku tutmayacağını bile bile sadece yatağa uzanmak üzereyken, annesi gelip yatakta yanına oturdu.
"Tanrım, bu çok ani oldu." Derken gözlerinin yaşarmasına engel olamadı Claire. "Sahiden de büyüdün ve evleniyor musun?"
Sophia aslında hiç de öyle hissetmezken annesinin yüzünden duygusal moda girdi.
"Anne, çok yakında olacağım, yalnızca on dakika."
"Ah, öyledir, her zaman yalnızca biraz uzaklaşarak başlar."
"Sürekli geleceğim. Her gün geleceğim!"
Annesi başını olumsuz anlamda salladı.
"Elbette arada bir geleceksin. Ama yeni evine uyum sağlamalısın Sophia. Eşine, yeni ailene alışmak için bir süre onlarla bolca vakit geçirmen gerek."
Sophia annesini anlasa da anlamak istemiyordu. Yani gelmemeli miydi? Buradan kopup gidecek miydi? Düşününce annesi anneannesini ne kadar görüyordu ki? Ya da teyzesini? Belki kendi kırılma noktası da bu olacak ve buradan uzaklaşıp gidecekti. Öz babası olmamasına rağmen bunu asla hissettirmeyen babasını da, iki senedir pek görmediği kardeşini de çok özleyecekti. Ya küçük Sebastian? Ah, bu ani evlilik durumu tüm bunları pek de düşünememiş olmasına sebep olmuştu ve şimdi son gecesinde ağlayıp duracak mıydı?
"Anne.. Sizden uzaklaşmak istemiyorum."
"Yavrum bu uzaklaşmak değil sadece yeni bir başlangıç. Tedirgin olma, elbette sık sık görüşeceğiz. "
Sophia dudak büktü.
"Bak dediğin gibi aramızda yalnızca on dakika var. Ben başlangıçta çok sık gelip gitmek uygun değil dedim ama sonrasında istediğimiz kadar görüşebiliriz."
"Peki nasıl alışacağım? Yani Bay ve Bayan Foster zaten hep tanıdığım insanlar ama anne babam olacak olmaları garip geliyor. Ama tabi ondan da öte.." Sophia sıkıntı ile nefes verdi. "Edward."
"Bu konuya gelirsek, Sophia açık konuşacağım. Şımarıklık yapıyorsun. Edward iyi bir adam. Ve eminim seni mutlu edecek. Boşuna kendini paralıyorsun."
Ah, tam da duymak istediğim şey, harikasın.
"Evet belki de duymak istediklerini söylemiyorum." Dedi annesi içini okumuş gibi. "Ama olan biten tam olarak bu."
"Of anne, sence son akşamımızda konuşmak istediğim şey bu mu?"
"Ama gidiyorsun Sophia ve bunu kabul etmen gerek. Kaldı ki Edward sana herkesten daha yakın olacak. Bunu biliyorsun değil mi?"
Sophia bir an annesi ile göz göze geldi ve birkaç saniye yalnızca bakıştılar. Ah, annesi 'onu' ima ediyordu.
"Anne, bunu konuşmayacağız değil mi?"
Sophia arkadaşlarından duymuştu. Annelerinin kendilerine düğün gecesi olacaklar hakkında bilgi verdiklerini duymuştu. Ama aynısını kendisi de yaşayacağını asla düşünmemişti!
"Elbette konuşacağız. Benimle değil de kiminle konuşacaksın?"
Tanrım, çok utanç vericiydi!
"Ha-hayır. Ben biliyorum tamam mı? Anlatmana gerek yok."
Annesi kollarını göğsünde buluşturdu.
"Neyi biliyorsun? Anlat bakalım."
"Neyi anlatayım? Anne bu öyle konuşulacak bir şey değil ki."
"Yanlış şeyler biliyor olabilirsin ve bu her şeyi etkiler. Mesele yalnızca gerdek gecesi değil, tamam mı? Bu şey ömür boyu seninle eşinin arasında olacak."
Sophia kendisini bir yerlerden atmak istiyordu. Elbette temel olarak neyin ne olduğunu biliyordu ancak ayrıntıları yaşamamış biri olarak nasıl bilebilirdi? Bilmek de istemiyordu!
"Edward ile aramızda öyle bir şey olmayacağı için rahat olabilirsin anne."
Annesi güldü.
"Ne kadar direneceği sanıyorsun? Bir sene mi? Önünüzde bir ömür var Sophia."
Ah, annesi haklıydı ve bu hiç de hoşuna gitmemişti. Hayatının bir noktasında, bunun olacağına asla inanmıyor olsa da , bir yerde pes edebilirdi.
Claire kızının sessiz kalmasından istifade ederek konuşmaya devam etti.
"Bak, bu evliliğin temelidir, tamam mı? Bu olmadan yalnızca iki arkadaş olursunuz. Yatak sizi birbirinize bağlar. Karı koca olduğunuzu bu şekilde hissedersiniz."
"Hissetmesek de olurdu."
"Öncelikle elbette bu şey daha çok Edward ile ilgili ve O seni yönlendirecektir. Ancak senin de dikkat etmen gereken bazı noktalar var. Mesela ilk seferinde korkup paniklememelisin. Emin ol her şeyin ilki biraz zor olur. Ah yani bazen de olmaz. Bu aranızdaki uyuma bağlı. O yüzden sakin olup akışına bırak. Zaten onu hissettiginde olayların kendi kendine ilerlediğini göreceksin.."
Claire durup kendisine dehşet içinde bakan kızına baktı.
"Tanrım.. Yanıma gel."
Annesi Sophia'yı kolları arasına aldı ve sarıldı. Saçlarının arasına bir öpücük kondurdu.
"Sakin ol Sophia. Bu yoldan her kadın ve erkek geçiyor. Ve inan bana kötü bir şey olsaydı kimse bunun için para ödeyip kötü yola düşmezdi."
Sophia bu cümlenin üzerine elinde olmadan güldü. Kendisini konunun dışında tutuyordu ve evet, annesi tamamen haklıydı.
O gece Sophia annesi ile birlikte uyudu. Birlikte Sophia'nın tek kişilik yatağına kıvrılıp biraz muhabbet ettikten sonra uyuyakaldılar. Bu Sophia'nın annesi ile birlikte uyuduğu son gece olmayacaktı belki ama şu anda hissettiklerini bir daha hissedemezdi.
Ertesi gün Sophia, ailesi ve götürülecek tüm eşyalarla birlikte Foster malikanesine erkenden ulaşmışlardı. Düğün öğleden sonra malikanenin özel salonunda ve hemen önüne açılan büyük bahcesinde olacaktı.
Sophia buraya gelmiş olmasına rağmen halen Edward'ı görmemişti ve bu artık meraklanmasına sebep olmuştu. Özellikle de o günden sonra neden ortalıkta yoktu? Ah, yoksa vazgeçmiş olabilir miydi?
Önüne serilen gecelik çeşitleri Sophia'nın tüm o düşünceleri unutup ağzının açık kalmasına sebep oldu.
"Evet leydim, gelinliğin altına hangisini giymek istersiniz? Sanırım ilk gece için daha sade bir şey uygun olacaktır. Bu şekilde gelinliğin altında potluk da yapmaz.'
Sophia önündeki geceliklere baktı. Hepsi birbirinden açıktı. Ah, tek sorun açık olmaları da değildi. Resmen belli bir şey için üretildikleri belliydi! Bazıları öyle absürt modellerdi ki kolunu bacağını neresinden sokacağına bile emin değildi.
"Bunlardan birini neden giymek zorunda olduğumu anlamıyorum."
"Eh, gelinliğinizin altında hazır olmalı leydim."
İçerideki iki hizmetçi kıkırdadı.
"Hayır bunu giymek istemiyorum." Diye direndi Sophia.
"Leydim, bu düşesin kesin emri. Lütfen bizi zor durumda bırakmayın."
Sophia oflayarak içlerinde en az seksi ve en az açık olan birini seçip giydi. İp askılı ve uzun etekli gecelik en azından bacaklarının büyük bölümünü kapatıyordu.
Sonrasında sıra gelinliğini giymeye geldiğinde Sophia derin bir nefes aldı. Evli bir kadın olmasına çok az kalmıştı. Ve bu heyecanının doruklara çıkmasına sebep olmuştu.
Neyse ki düşesin kendisi için seçtiği gelinlik Sophia'nın zevkine uygun bir şeydi. Eğer tamamıyla istemediği bu evlilikte hiç olmazsa gelinliğini beğenmemiş olsaydı evlenmek yerine kendisini bir çatıdan atmak daha hayırlı olurdu.
Gelinlik temelde ne çok kabarık ne de düzdü. Göğüsleri tamamen kapanacak şekilde dekoltesi ayarlanmıştı ve bu da asil bir duruş oluşturmuştu. Üst bedeninde sık eteklerinden aşağı inerken azalan şekilde oluşmuş minik yaprak motifleri yalnızca bir tülün üzerine işlenmiş halde omuzlarında, nadiren de kollarında vardı. Karşıdan bakıldığında kollarındaki tül görünmüyor, aralara serpilmiş desenler teninin hemen üzerindeymiş gibi duruyordu.
Saçları ensesinden biraz yukarıda toplanarak hoş bir topuz yapılmıştı. Makyajı düğün için hafifti ancak tam da Sophia'nın istediği gibiydi. Yüzüne biraz renk verilmiş, kirpikleri kıvrılmış ve belirginleştirilmiş, dudakları da gül rengine boyanmıştı.
Sophia Edward'ın verdiği kolye konusunda tereddüt etse de nihayetinde takmaya karar vermişti. Güzeldi ve yüzükle uyumluydu, bu yüzden fazla düşünmeyecekti.
Sophia gelinliği ile aynaya baktığında hayatında ilk kez kendisini gerçekten güzel hissetti. Yüzlerce kişinin karşısına çıkacağını düşününce güzel olduğunu hissetmesi onu mutlu etmişti.
Nihayet vakti gelmiş ve babası kızını damada götürmek için geldiğinde heyecandan kalbi küt küt atıyordu. Hayatında yeni bir sayfa açılacağını biliyordu, artık asla eski Sophia Campbell olamayacağını anlıyordu. Ah, artık Sophia Foster olmuştu.
İnce duvağı başına örtüldü ve babasının yanında misafirlerle dolu bahçeye doğru yürüdü. Binadan çıkıp çimlere basarak dümdüz ilerlediler. Hemen ileride, siyah takımı içindeki Edward'ı gördüğünde otuz yıl sonra bile düğüne dair unutamayacağı bir şey varsa onun da şu birkaç dakika olduğunu anlamıştı.
Edward dönüp doğrudan kendisine bakmıştı. Birkaç gündür görmediği bu adamda şu an sanki bir farklılık vardı. Yani hep bildiği Edward olması bir yana içini sıcak bir his kaplamıştı, bu neydi?
Babası iyice yaklaşıp kızının elini Edward'ınkinin üzerine koyarak kızını damadına teslim etti. Sophia Edward'ın gözlerine bakamadı ve hemen Rahibe döndüler. Rahip her zamanki sözleri söyleyip "gelini öpebilirsin" dediğinde Sophia'nın aklı başına geldi. Öpmeyecekti değil mi?
Birbirlerine döndüler ve Edward kızın duvağını yavaşça açtı. Ardından göz göze geldiler. Ah, çok yakışıklı görünüyordu! Sophia şu an düşündükleri için sonra kendisine kızacağını bilse de içinden geçenlere engel olamıyordu. Bir yandan Edward'a yılların yaşanmışlığı ile kızgın olsa da bir yanı bunları düşünüyordu.
Edward kendisine bakarken gülmüyordu ama bakışlarında olağandan farklı bir parlaklık vardı. Yaklaştı ve kızın omuzlarını tuttu. Ardından dudaklarını Sophia'nın dudaklarına bastırdı.
**Sevgili günlük,
Beni öpmesini beklemiyordum! Bunu yapmaması gerekirdi! Hem de tüm o insanların önünde! Tanrım utançtan yerin dibine girdim. Ama tüm bunlar aramızda kalacaksa söylemek istediğim bir şey daha var. Kalbim yerinden çıkacak gibi attı. Bende kesinlikle bir sorun var.**
"Tanrım, şükürler olsun ki çok uzaklarda akrabalarımız yok. Yoksa bir kısmına haber bile veremeden düğün yapacaktık." Diye homurdandı annesi.
"Bunlar o arka çıktığın düşesin oyunları sevgili anneciğim."
"Ben o kadına arka falan çıkmadım. Hah, kime ne anlatıyorum ki." Annesi pes ederek işine devam etti.
Sophia etrafında herkes dönüp dururken garip bir şekilde sadece oturuyordu. Kendisine söylenen neyse yapıyordu ki bunlar da makyajının denenmesi için birinin önüne oturmak veyahut elbise provaları için olduğu yerde dikilmek gibi şeylerdi. Yani düşünmesi gerekmiyordu, sadece denileni yapıyordu ve gelin olmanın yalnızca bu bakımdan tadını çıkarıyordu.
"Kimin aklına gelirdi ki?" Diye mırıldandı Kate alt kattan gelen bir tangırtı karşısında irkilmeden hemen önce.
"Kimsenin. Tanrı aşkına, dağların taşların hatta Tanrı'nın bile aklına gelmemiştir eminim." Dedi Sophia umursamaz bir ifade ile.
Kate hemen haç işareti yaptı.
"Günaha giriyorsun!"
"Hiç de sanmıyorum! Eğer bu doğruysa Tanrı kaderimizi bir evin içine yazmamalıydı!"
Kate gözlerini devirerek yine haç işareti yaptı.
"Sürekli kötü tarafından bakıp duruyorsun değil mi? Hayatın boyunca hep biraz karamsar biri oldun."
Sophia bir durup düşününce Kate'in haklılık payı olduğuna karar verdi. Yani, mutsuz bir insan değildi, elbette mutluluk verici şeyler olduğunda her insan gibi kendisi de sevinmeyi biliyordu ancak bazen biraz karanlık davranmış olabilirdi evet. Özellikle de Edward ve O'nunla ilgili her şeyde.
"Evet olabilir, belki neşe dolu biri değilim. Ama olan bitenin de pek sevinilecek bir yanı yok değil mi?"
"Of, bu meseleyi çok büyüttün. Evet Edward ile kötü zamanlar geçirmiş olabilirsin ama güzel zamanlar da geçirdik. Hep birlikte çok eğlendik. Ve farkında olmayabilirsin ama Edward arkanı hep kollardı."
Sophia inanmayan bakışlarını arkadaşına dikti.
"Edward? Benim arkamı kolladı ha? Buna inanmamı beklemiyorsun herhalde."
Kate derin bir nefes verdi. Kalkıp da ' o sana aşık ' demek kendisine düşmemişti ancak Sophia'nın sıkıca kapattığı hatta orada olduğunu dahi bilmediği o kapıyı ona birazcık aralamak kötü bir fikir değildi diye düşünüyordu.
"Öyle yaptı. Ama sen görmek istediğini gördüğün için farkına bile varmadın."
"Öyleyse bir örnek ver." Derken yatakta oturuşunu dikleştirip kollarını göğsünde bağladı Sophia. Resmen arkadaşına karşı gardını almış gibiydi.
"Tamam. Hatırlıyor musun birkaç sene önce Edward biriyle görüşmeni engellemek için adamın kafasına saksı düşürmüştü."
"Bay Potter." Dedi Sophia.
"Hah, o adam işte. Bunu niye yapmıştı biliyor musun? Çünkü Bay Potter seninle öpüşeceğine dair arkadaşları ile iddiaya girmişti. Senin masum bir kız olduğunu biliyor ve alay konusu etmek istiyordu."
Sophia kaşlarını kaldırmış arkadaşına bakıyordu. Bir şey anlamış değildi.
"Şimdi o adamın bunu yapacağını öğrendiği için kafasını yardığını mı söylüyorsun?"
Kate heyecanla onaylar gibi başını salladı.
"Çok saçma. Eminim sadece görüştüğüm adama zarar verip canımı sıkmak için yaptı."
Kate homurdandı.
"Hem Bay Potter'ın ne amaçladığını nereden bilebilirsin ki?"
"Fernand ile nişanlanmadan önce de görüşüyorduk biliyorsun. O duymuş ve bana anlatmıştı."
"Ve bana anlatmadın mı?"
"Her şey olup bittikten sonra haberim olmuştu! Bunu anlatıp bir de canını sıkmak istemedim."
Sophia dudaklarını büktü.
"Yine de saçma. Edward'ın ne niyetle yaptığını anlayabilmek mümkün değil."
Kate durdu ve düşündü.
"Peki, bakalım buna ne diyeceksin? Hani sen ayak bileğini incitmiştin, geçen kış."
"Evet."
"Aslında tam da o hafta kar yağdığı için kayak yapmaya gidecektik. Daha doğrusu ben gitmek istiyordum ve yalnızca Edward'ın olduğu bir gün bu konuyu açtığımda bana sen iyi olana kadar bunu dile getirmememi, senin de kayak yapmayı çok sevdiğini ve gidemeyecek olursan üzüleceğini söylemişti."
Sophia bu sefer şaşkındı. Edward'ın böyle bir şey söylemiş olması gerçekten de garipti.
"Bunu şu an uydurmuşsun gibi hissediyorum." Derken inanası gelmemişti.
"Ne söylesem inanmayacaksın değil mi?"
Sophia omuz silkti. İnanmayacaktı elbette. Arkadaşı sırf mutlu olsun diye belki de tam olarak böyle olmamış bir şeyleri olmuş gibi anlatıyor olabilirdi. Ancak Sophia ne olup bittiğini gayet iyi biliyordu. Edward'ın kendisini önemsiyor olmasına inanmazdı. O sadece kibarlık yapıyordu, o kadar. Bu bile yeterince garipti.
"Nasıl oldu da hepinizden sonra nişanlanıp en önce sen evleniyorsun?" Diye kıkırdadı Kate. Arkadaşını ikna etmekten vazgeçmişti.
"Evet nasıl oldu ben de anlamış değilim."
"Of ben senden fazla heyecanlıyım galiba. Şuna bak gelin dediğin böyle mi olur?"
"Nasıl olmalıyım?"
"Ah, düşünsene yeni bir ev, yeni kıyafetler.." derken Kate bir anlığına hayal alemine daldı. "Düşesin sana düzinelerce kıyafet diktirdiği doğru mu?"
"Sorma. On iki tane günlük kıyafeti ne yapacağım bilmiyorum. Daha korkuncu.." Sophia arkadaşına eğilerek fısıldadı. "Yirmi tane gecelik diktirmiş. Ne olduklarını görmeye korkuyorum çünkü terzi çok garip şeyler söyledi."
"Tanrım, yirmi gecelik mi?! O kadar geceliği kim ne yapsın ? Terzi ne söyledi dedin?"
"Şey, sanırım standardın dışında gecelikler." Dedi Sophia sessizce.
Kate aniden eliyle ağzını kapattı.
"Sakın şu caddenin ara sokağında satılanlar gibi.."
"Sanırım." Derken başıyla onayladı Sophia.
"İnanmıyorum! Ay demek ki torununun tatmin olmasını istiyor."
Sophia kıs kıs gülen arkadaşına baktı. Bunlar böyle şeyleri nereden öğrenip duruyorlardı? Kendisinin bir şeyden haberi yoktu. Ah, bilmek de istemiyordu.
"Boşuna uğraşıyor. Torununun benden görüp göreceği bir şey yok." Derken gözlerini devirdi.
"Of, çok katısın. Nikahta keramet var derler, bir süre sonra alışacaksın emin ol."
"Sen niye evli kadınlar gibi konuşmaya başladın? Eşit olduğumuzu sanıyordum."
Kate yanaklarının kızarmasına engel olamadı.
"Eh, benim uzun zamandır nişanlım var ve senden fazla deneyimim olduğu kesin."
Sophia tedirgin bir ifade ile gözlerini arkadaşından kaçırdı. Neler olacağını düşünmek istemiyordu. Edward normal bir evlilik lafını edip duruyordu ama öyle bir şey talep etmeyecekti değil mi? Ah, Sophia'nın öyle bir şey yapması mümkün değildi! Hele de O'nunla!
"Neler düşünüyorsun? Bana da anlat." Dedi Kate.
"Ben.. bilmiyorum korkuyorum işte." Diye geçiştirdi Sophia. Bunu Kate'le bile rahatça konuşabileceğini sanmıyordu. Bu nasıl anlatılabilirdi ki?
"Yani, büyük bir değişiklik çok normal. Ama evlilik zaten böyle bir şey değil mi? Sonsuza dek ailelerimizin dibinde olamayız, bizim de bir aile olmamız gerek."
Ah, Kate hızlıca evlensindi. Sahiden de hazır görünüyordu. Şu an bu şekilde düşünebilmeyi gerçekten de çok istiyordu.
Sophia o günden sonra düğüne dek Edward ile görüşmemişti. İstememişti. Korkmuştu. Düşündüğü ve hissettiği şeyler kendisini korkutmuştu.
Düğünden bir gün önce ise tüm hazırlıklar olabildiği ölçüde tamamlanmıştı. Civar illerden gelecek misafirler gelmiş, yemek ve ikramlar düşünülmüş, mekan her anlamda hazırlanmıştı. Aileler bir defa birlikte bir çay içip olan bitenin kritiğini yapmak için Sophia'nın evine gelmişlerdi ancak Edward gelmemişti. Sophia bunu da yine aynı sebebe yormuştu, istenmeyen evlilik.
Herkes gittikten sonra Sophia odasında yatma hazırlığı yaparken, bu gece uyku tutmayacağını bile bile sadece yatağa uzanmak üzereyken, annesi gelip yatakta yanına oturdu.
"Tanrım, bu çok ani oldu." Derken gözlerinin yaşarmasına engel olamadı Claire. "Sahiden de büyüdün ve evleniyor musun?"
Sophia aslında hiç de öyle hissetmezken annesinin yüzünden duygusal moda girdi.
"Anne, çok yakında olacağım, yalnızca on dakika."
"Ah, öyledir, her zaman yalnızca biraz uzaklaşarak başlar."
"Sürekli geleceğim. Her gün geleceğim!"
Annesi başını olumsuz anlamda salladı.
"Elbette arada bir geleceksin. Ama yeni evine uyum sağlamalısın Sophia. Eşine, yeni ailene alışmak için bir süre onlarla bolca vakit geçirmen gerek."
Sophia annesini anlasa da anlamak istemiyordu. Yani gelmemeli miydi? Buradan kopup gidecek miydi? Düşününce annesi anneannesini ne kadar görüyordu ki? Ya da teyzesini? Belki kendi kırılma noktası da bu olacak ve buradan uzaklaşıp gidecekti. Öz babası olmamasına rağmen bunu asla hissettirmeyen babasını da, iki senedir pek görmediği kardeşini de çok özleyecekti. Ya küçük Sebastian? Ah, bu ani evlilik durumu tüm bunları pek de düşünememiş olmasına sebep olmuştu ve şimdi son gecesinde ağlayıp duracak mıydı?
"Anne.. Sizden uzaklaşmak istemiyorum."
"Yavrum bu uzaklaşmak değil sadece yeni bir başlangıç. Tedirgin olma, elbette sık sık görüşeceğiz. "
Sophia dudak büktü.
"Bak dediğin gibi aramızda yalnızca on dakika var. Ben başlangıçta çok sık gelip gitmek uygun değil dedim ama sonrasında istediğimiz kadar görüşebiliriz."
"Peki nasıl alışacağım? Yani Bay ve Bayan Foster zaten hep tanıdığım insanlar ama anne babam olacak olmaları garip geliyor. Ama tabi ondan da öte.." Sophia sıkıntı ile nefes verdi. "Edward."
"Bu konuya gelirsek, Sophia açık konuşacağım. Şımarıklık yapıyorsun. Edward iyi bir adam. Ve eminim seni mutlu edecek. Boşuna kendini paralıyorsun."
Ah, tam da duymak istediğim şey, harikasın.
"Evet belki de duymak istediklerini söylemiyorum." Dedi annesi içini okumuş gibi. "Ama olan biten tam olarak bu."
"Of anne, sence son akşamımızda konuşmak istediğim şey bu mu?"
"Ama gidiyorsun Sophia ve bunu kabul etmen gerek. Kaldı ki Edward sana herkesten daha yakın olacak. Bunu biliyorsun değil mi?"
Sophia bir an annesi ile göz göze geldi ve birkaç saniye yalnızca bakıştılar. Ah, annesi 'onu' ima ediyordu.
"Anne, bunu konuşmayacağız değil mi?"
Sophia arkadaşlarından duymuştu. Annelerinin kendilerine düğün gecesi olacaklar hakkında bilgi verdiklerini duymuştu. Ama aynısını kendisi de yaşayacağını asla düşünmemişti!
"Elbette konuşacağız. Benimle değil de kiminle konuşacaksın?"
Tanrım, çok utanç vericiydi!
"Ha-hayır. Ben biliyorum tamam mı? Anlatmana gerek yok."
Annesi kollarını göğsünde buluşturdu.
"Neyi biliyorsun? Anlat bakalım."
"Neyi anlatayım? Anne bu öyle konuşulacak bir şey değil ki."
"Yanlış şeyler biliyor olabilirsin ve bu her şeyi etkiler. Mesele yalnızca gerdek gecesi değil, tamam mı? Bu şey ömür boyu seninle eşinin arasında olacak."
Sophia kendisini bir yerlerden atmak istiyordu. Elbette temel olarak neyin ne olduğunu biliyordu ancak ayrıntıları yaşamamış biri olarak nasıl bilebilirdi? Bilmek de istemiyordu!
"Edward ile aramızda öyle bir şey olmayacağı için rahat olabilirsin anne."
Annesi güldü.
"Ne kadar direneceği sanıyorsun? Bir sene mi? Önünüzde bir ömür var Sophia."
Ah, annesi haklıydı ve bu hiç de hoşuna gitmemişti. Hayatının bir noktasında, bunun olacağına asla inanmıyor olsa da , bir yerde pes edebilirdi.
Claire kızının sessiz kalmasından istifade ederek konuşmaya devam etti.
"Bak, bu evliliğin temelidir, tamam mı? Bu olmadan yalnızca iki arkadaş olursunuz. Yatak sizi birbirinize bağlar. Karı koca olduğunuzu bu şekilde hissedersiniz."
"Hissetmesek de olurdu."
"Öncelikle elbette bu şey daha çok Edward ile ilgili ve O seni yönlendirecektir. Ancak senin de dikkat etmen gereken bazı noktalar var. Mesela ilk seferinde korkup paniklememelisin. Emin ol her şeyin ilki biraz zor olur. Ah yani bazen de olmaz. Bu aranızdaki uyuma bağlı. O yüzden sakin olup akışına bırak. Zaten onu hissettiginde olayların kendi kendine ilerlediğini göreceksin.."
Claire durup kendisine dehşet içinde bakan kızına baktı.
"Tanrım.. Yanıma gel."
Annesi Sophia'yı kolları arasına aldı ve sarıldı. Saçlarının arasına bir öpücük kondurdu.
"Sakin ol Sophia. Bu yoldan her kadın ve erkek geçiyor. Ve inan bana kötü bir şey olsaydı kimse bunun için para ödeyip kötü yola düşmezdi."
Sophia bu cümlenin üzerine elinde olmadan güldü. Kendisini konunun dışında tutuyordu ve evet, annesi tamamen haklıydı.
O gece Sophia annesi ile birlikte uyudu. Birlikte Sophia'nın tek kişilik yatağına kıvrılıp biraz muhabbet ettikten sonra uyuyakaldılar. Bu Sophia'nın annesi ile birlikte uyuduğu son gece olmayacaktı belki ama şu anda hissettiklerini bir daha hissedemezdi.
Ertesi gün Sophia, ailesi ve götürülecek tüm eşyalarla birlikte Foster malikanesine erkenden ulaşmışlardı. Düğün öğleden sonra malikanenin özel salonunda ve hemen önüne açılan büyük bahcesinde olacaktı.
Sophia buraya gelmiş olmasına rağmen halen Edward'ı görmemişti ve bu artık meraklanmasına sebep olmuştu. Özellikle de o günden sonra neden ortalıkta yoktu? Ah, yoksa vazgeçmiş olabilir miydi?
Önüne serilen gecelik çeşitleri Sophia'nın tüm o düşünceleri unutup ağzının açık kalmasına sebep oldu.
"Evet leydim, gelinliğin altına hangisini giymek istersiniz? Sanırım ilk gece için daha sade bir şey uygun olacaktır. Bu şekilde gelinliğin altında potluk da yapmaz.'
Sophia önündeki geceliklere baktı. Hepsi birbirinden açıktı. Ah, tek sorun açık olmaları da değildi. Resmen belli bir şey için üretildikleri belliydi! Bazıları öyle absürt modellerdi ki kolunu bacağını neresinden sokacağına bile emin değildi.
"Bunlardan birini neden giymek zorunda olduğumu anlamıyorum."
"Eh, gelinliğinizin altında hazır olmalı leydim."
İçerideki iki hizmetçi kıkırdadı.
"Hayır bunu giymek istemiyorum." Diye direndi Sophia.
"Leydim, bu düşesin kesin emri. Lütfen bizi zor durumda bırakmayın."
Sophia oflayarak içlerinde en az seksi ve en az açık olan birini seçip giydi. İp askılı ve uzun etekli gecelik en azından bacaklarının büyük bölümünü kapatıyordu.
Sonrasında sıra gelinliğini giymeye geldiğinde Sophia derin bir nefes aldı. Evli bir kadın olmasına çok az kalmıştı. Ve bu heyecanının doruklara çıkmasına sebep olmuştu.
Neyse ki düşesin kendisi için seçtiği gelinlik Sophia'nın zevkine uygun bir şeydi. Eğer tamamıyla istemediği bu evlilikte hiç olmazsa gelinliğini beğenmemiş olsaydı evlenmek yerine kendisini bir çatıdan atmak daha hayırlı olurdu.
Gelinlik temelde ne çok kabarık ne de düzdü. Göğüsleri tamamen kapanacak şekilde dekoltesi ayarlanmıştı ve bu da asil bir duruş oluşturmuştu. Üst bedeninde sık eteklerinden aşağı inerken azalan şekilde oluşmuş minik yaprak motifleri yalnızca bir tülün üzerine işlenmiş halde omuzlarında, nadiren de kollarında vardı. Karşıdan bakıldığında kollarındaki tül görünmüyor, aralara serpilmiş desenler teninin hemen üzerindeymiş gibi duruyordu.
Saçları ensesinden biraz yukarıda toplanarak hoş bir topuz yapılmıştı. Makyajı düğün için hafifti ancak tam da Sophia'nın istediği gibiydi. Yüzüne biraz renk verilmiş, kirpikleri kıvrılmış ve belirginleştirilmiş, dudakları da gül rengine boyanmıştı.
Sophia Edward'ın verdiği kolye konusunda tereddüt etse de nihayetinde takmaya karar vermişti. Güzeldi ve yüzükle uyumluydu, bu yüzden fazla düşünmeyecekti.
Sophia gelinliği ile aynaya baktığında hayatında ilk kez kendisini gerçekten güzel hissetti. Yüzlerce kişinin karşısına çıkacağını düşününce güzel olduğunu hissetmesi onu mutlu etmişti.
Nihayet vakti gelmiş ve babası kızını damada götürmek için geldiğinde heyecandan kalbi küt küt atıyordu. Hayatında yeni bir sayfa açılacağını biliyordu, artık asla eski Sophia Campbell olamayacağını anlıyordu. Ah, artık Sophia Foster olmuştu.
İnce duvağı başına örtüldü ve babasının yanında misafirlerle dolu bahçeye doğru yürüdü. Binadan çıkıp çimlere basarak dümdüz ilerlediler. Hemen ileride, siyah takımı içindeki Edward'ı gördüğünde otuz yıl sonra bile düğüne dair unutamayacağı bir şey varsa onun da şu birkaç dakika olduğunu anlamıştı.
Edward dönüp doğrudan kendisine bakmıştı. Birkaç gündür görmediği bu adamda şu an sanki bir farklılık vardı. Yani hep bildiği Edward olması bir yana içini sıcak bir his kaplamıştı, bu neydi?
Babası iyice yaklaşıp kızının elini Edward'ınkinin üzerine koyarak kızını damadına teslim etti. Sophia Edward'ın gözlerine bakamadı ve hemen Rahibe döndüler. Rahip her zamanki sözleri söyleyip "gelini öpebilirsin" dediğinde Sophia'nın aklı başına geldi. Öpmeyecekti değil mi?
Birbirlerine döndüler ve Edward kızın duvağını yavaşça açtı. Ardından göz göze geldiler. Ah, çok yakışıklı görünüyordu! Sophia şu an düşündükleri için sonra kendisine kızacağını bilse de içinden geçenlere engel olamıyordu. Bir yandan Edward'a yılların yaşanmışlığı ile kızgın olsa da bir yanı bunları düşünüyordu.
Edward kendisine bakarken gülmüyordu ama bakışlarında olağandan farklı bir parlaklık vardı. Yaklaştı ve kızın omuzlarını tuttu. Ardından dudaklarını Sophia'nın dudaklarına bastırdı.
**Sevgili günlük,
Beni öpmesini beklemiyordum! Bunu yapmaması gerekirdi! Hem de tüm o insanların önünde! Tanrım utançtan yerin dibine girdim. Ama tüm bunlar aramızda kalacaksa söylemek istediğim bir şey daha var. Kalbim yerinden çıkacak gibi attı. Bende kesinlikle bir sorun var.**
Bölümün Sonu!
Umarım bölümü ve seriyi beğenmişsindir.
Eğer bölümde veya seride bir sorun olduğu veya bir ihlal olduğunu düşünüyorsan yorumlarda belirtebilirsin.
Ayretten bölüm ve seri hakkında yorumunu eleştirini yorumlar bölümünden yapabilirsin!!
İyi eğlenceler!
Mangaka Notu
Yorum
Not: Disqus şu sıralar bazı sitelerde (özellikle fansub benzerlerinde) sorun çıkarıyor olabilir. Bu yüzden sitemizde hem Disqus'u hem alternatif sistemleri sunuyoruz.
Lütfen yukarıdan bir yorum sistemini seçin.
📌 Cusdis yorumları onay sürecinden geçiyor. Endişelenmeyin, yorumunuz büyük ihtimalle başarıyla gönderilmiştir.
📌 Bazen Disqus yorumlarında konu kapalı yazıyor o yüzden diğer yorum sistemlerini deneyin!