NPenceremiz kapandiginda - Penceremiz kapandığında Chapter 7
Tüm bölümler:
NPenceremiz kapandiginda
"Tüm bunları yaparken aklın gerçekten başında mıydı? Aileni hiç mi düşünmüyorsun? Ya annen? Kadıncağız sen dönene kadar helak oldu!"
Babası Sophia'yı hayatında belki de ilk defa bu denli azarlarken Sophia suçlu suçlu sandalyede oturmakta idi.
"Yalnızca İsabella teyzeme gidiyordum. Bunda ne sakınca var ki?" Derken söylediği sözün tuhaflığı kendi benliğine kadar gelmişti.
"Bak, gururlu bir yapın olduğunu biliyoruz. Ama lütfen şu inadı bırak ve hatanı kabul et." Dedi babası ellerini beline koyarak.
"Evet belki ben yanlış yapmış olabilirim ama siz de--"
Bay Campbell kızını bir el işareti ile susturdu.
"Evet, hatanı kabul ettiğine göre şimdi evliliğini konuştuğumuz kısma geliyoruz."
Sophia omuzlarını düşürüp ofladı. Pek de kaçışı olmadığını idrak etmeye başlıyordu ve bu hiç de hoşuna gitmiyordu.
"Edward ile evleneceksin. Başka bir seçeneğin yok kızım. Kabul etsen de etmesen de bu elimizdeki en iyi seçenek, senin de benim de."
"Daha iyi biriyle evlenmeyeceğimi nereden biliyorsun?"
Babası güldü.
"Şu söylediğin lafa kendin inanıyor musun?"
"Hayır başka taliplerim de olacaktır değil mi?" Dedi Sophia umutla. "Ne de olsa Edward dışında herkes daha iyi olacaktır."
"Oh, öyleyse geçen hafta yine dükkanıma gelen Frederick'i kabul etmeliyim."
Olamaz! Yoksa rüyası mı çıkacaktı? Ah, Edward'dan nefret ediyordu ama Frederick aklına geldikçe bile midesi bulanıyordu. Kendisini asla birinin kazanamayacağı bir kıyaslama yaparken buldu.
"Baba, Frederick'in olmayacağını biliyorsun. Bu mümkün değil."
"Bak, ben senin fikirlerine saygı duydum ve şimdiye kadar seni istemediğin veya gerçekten de hoş olmayan biri ile evlendirmedim, değil mi? Çünkü gerçekten de hepsinin bir eksiği vardı. Ama Fosterlar öyle değil! Bu evlilik tüm ailemizin ömür boyu maddiyatı dert etmemizi sağlayacak. Ortaklığımızın asla bozulmayacağına da ayrıca bir işaret. Şimdi sen de bize karşı görevini yerine getirmeli ve ailen için, kendin kabul etmiyor olsan da kendin için de en iyi olanı seçmelisin."
Bay Campbell bir süre sonra mutlu olacaklarına adı gibi emindi. Kızını kötü bir evliliğe zorlamak yapısında asla yoktu. Ki bu evlilik teklifi reddedilemeyecek kadar iyiydi. Daha ne olsundu?
Sophia iç geçirdi. Tanrım, buraya kadardı. Buna mebcurdu. Hiçbir çaresi yoktu. O adamla evlenmek zorundaydı. Bunu kabul ettikten sonra kendisini evlilik hayatını düşünürken buldu. Çevresinden duymuştu, evlendikten sonra evli gibi yaşamayan birçok çift vardı. Yalnızca birlikte yemek yiyor ve aynı çatı altında yatıyorlardı ancak geri kalanında bir arkadaş kadar bile samimiyetleri yoktu. Evet, muhtemelen Edward ve kendisi de en fazla bu kadar olabilirlerdi.
Babası kızının sessiz kabullenişini gördükten sonra oturduğu yerden kalktı ve odadan çıktı. Bu konuşma boyunca Sophia'nın yatağının üzerinde oturmuş kendilerini dinliyor olan annesi göğsünde kavuşturduğu kollarını çözdü ve derin bir nefes verdi. Kızının mutlu olduğunu görmek en büyük dileğiydi ancak bu konuda onu mutlu etmek için yapabileceği hiçbir şey yok gibi görünüyordu. Belki de olması gereken tek şey beklemekti. Zaman gerçekten de her şeyin ilacı değil miydi?
"Sophia, ne olursa olsun ayakta kalmalısın tamam mı?"
Sophia bunun üzerine nasıl ayakta kalabileceğini bilmiyordu. Kelimenin tam anlamıyla yıkılmıştı. Sevmediği bir adamla bir ömür geçirmek zorunda kalacakmış gibi görünüyordu ve bu düşüncenin ayakta kalmasına yardımcı olacak hiçbir yanı yoktu.
Annesine bakmayı reddetti. Ona da kızgındı çünkü ne olursa olsun bunu o yemek masasında o şekilde öğrenmesine izin vermişti. Her ne kadar sonradan suçun büyüğü kendine kalmış olsa da ailesinin tamamen masum olduğunu düşünmeyi reddediyordu.
"Ben Kate ile buluşacağım." Dedi ve sandalyeden kalkıp odadan çıktı.
Kate de kendisini çok iyi anlıyor sayılmazdı. Açıkçası yıllardır didişmelerini izleyen Kate'in bu evlilik karşısında çok daha farklı bir yorum yapmasını beklemişti. Kendisine arka çıkmasını, her ne kadar sonucu değiştirebilecek bir gücü olmasa da tam manası ile aynı şeyleri düşünebileceği bir kişinin olmasını umut etmişti. Ama şimdiye kadar karşısına böyle biri çıkmamıştı ve çıkacak gibi de görünmüyordu. Kate'e kızgın değildi. Yalnızca böyle bir beklentiye girmişti ancak öyle olmamış olsa da Kate hala onun en yakın arkadaşıydı.
Üst kattaki odasından aşağı inip çıkış kapısına yönelmeden hemen önce salonun önünden geçerken salonda oturan Edward ile göz göze geldi. Edward kendisini görür görmez oturduğu koltuktan kalktı ve salonun kapısına gelerek karşısına dikildi.
"Sen neden hala buradasın?" Diye sordu Sophia.
"Gitmeden seni bir kere daha görmek istedim." Diye cevapladı onu Edward.
"Görünüşe göre beni bir ömür göreceksin zaten." Dedi Sophia içinde yaşanan fırtınalı duygulara rağmen umursamaz bir tavır takınmaya çalışarak.
"Gerçekten kabul ettin mi?" Diye sordu Edward.
"Hah, buna kabul ettim denmez, bana zorla kabul ettirildi veya bana söz hakkı verilmedi denir. Neyse şimdi gidiyorum." Dedi ve kapıya yöneldi.
"Nereye?" Diye sordu Edward.
"Halen evli olmadığımıza göre sana bir açıklama yapmak zorunda değilim değil mi?" Dedi Sophia gıcık bir ses tonuyla. Ardından çıkıp gitti.
Edward her zaman duyguları yüzünden pek de anlaşılmayan biri olmuştu. Ancak bazen konuşmadan da kendisini ifade edebilmeyi dilerdi. Okunması daha kolay biri olsaydı en azından Sophia şu an ne kadar üzgün olduğunu görebilirdi.
"Meraklanma, alışacaktır." Dedi Claire arkasından gelip elini Edward'ın omzuna koyarak. "Her kadın evlilik öncesi az veya çok stres yaşar."
**
"Demek kesin evleniyorsunuz." Dedi Kate. "Seni tebrik etmek istiyorum ama sanırım bundan memnun olmayacaksın."
Sophia Kate ile onun odasında, başbaşa bir konuşma yapıyordu. Samantha'nın aralarında olmaması mutluluk vericiydi çünkü anlayışsız laflar edeceğine şüphe yoktu.
"Ah ne diyeceğimi bilemiyorum. Gerçekten dünya başıma yıkılmış gibi hissediyorum."
"Bunca zaman o şekilde düşündüğün biriyle evlenmek korkunç geliyor olmalı." Derken arkadaşının önüne bir fincan çay koydu Kate. Sophia papatya çayını çok severdi ve bu çay O'nun her zaman gevşemesine yardımcı olurdu.
"Evet kesinlikle korkunç hissediyorum. Hayal ettiğim gibi bir evliliğim olmayacağına mı yoksa Edward ile evlenmenin bu kadar onur kırıcı olacağına mı yanayım bilmiyorum."
"Edward ve sen çocukluğumuzdan beri bir yarış halindeydiniz. Bu şekilde olması sana kaybettiğini hissettiriyor olmalı. "
"Tam olarak söylediğin gibi. Oynadığımız küçük oyunlar bir yana final oyununu kaybetmiş gibi hissediyorum."
Kate başını olumlu anlamda sallayıp kendi çayından bir yudum aldı. Arkadaşını kesinlikle anlıyordu. Evet ama bir şekilde onu bu evlilikten en azından nefret etmemesini sağlayacak bir şeyler bulması lazımdı. O'nu sürekli bu şekilde görmek istemiyordu.
"Neden Edward ve sen birbirimizi biraz tanımıyorsunuz?"
Sophia anlamsız bir bakışla arkadaşına baktı.
"Birbirimizi tanımak mı? Biz birbirimizi gayet iyi tanıyoruz. En azından ben onu kesinlikle çok iyi tanıyorum. O bir pislik. Tek kelimeyle ifade etmem gerekirse."
Kate derin bir nefes verdi.
"Bak düşünüyorum da kelimelerin gerçekten güçleri vardır. Ve sen Edward hakkında bu şekilde konuştukça zihninde onun kötü biri olduğunu sürekli onaylamış oluyorsun."
"Bilmem, zaten öyle biri değil mi?" Dedi Sophia çok normal bir şey söylüyormuş gibi.
"Ah hayır ben sana Edward iyi veya kötü demiyorum. Demek istediğim öyle veya böyle siz evleneceksiniz ve bazı şeyleri daha katlanılabilir hale getirmek için kafanın içinde biraz temizliğe gitmen lazım."
"Söylediğin şeyi pek de anladım diyemem."
Kate oturuşunu değiştirdi ve devam etti.
"Yani diyorum ki Edward için sürekli kötü şeyleri dile getirmekten vazgeç. Bence bu şekilde kelimelere dökmeyi bıraktıktan bir süre sonra düşüncelerin de değişecek."
"Peki bu Edward'ın kötü biri olduğu gerçeğini değiştirecek mi?"
"Tanrım.." Kate gözlerini devirdi. Bu kız gerçekten zor bir vaka idi. "Açıkçası son zamanlarda Edward'ın biraz değiştiğini düşünüyorum." Derken konuyu biraz daha farklı bir yöne çekmeye çalıştı.
"Evet bazen saçma sapan şeyler söylediği konusunda haklısın. Arada bir sarhoş geziyor diye düşündüğüm oluyor."
Ah, Sophia adamın değiştiğini düşünmekten ziyade sarhoş olduğunu düşünmeyi tercih etmişti. Bir şey bu kadar da direnilebilir miydi yahu?
"Bence sarhoş gezdiği falan yok, bana gerçekten değişmiş gibi geliyor. Yani seninle eskisi kadar uğraşmıyor ve nasıl desem, büyümüş gibi yani."
Sophia sert bir nefes verip bıkmış bir ifade takındı.
"Neyse, adam değiştiyse veya değişmediyse de evleniyoruz ve ne olacağını yaşayıp göreceğiz."
Kate başını hafifçe iki yana salladı. Yapabileceği neyse yapmaya çalışmıştı. Ancak Sophia'nın ikna olmaya hiç niyeti yoktu. Belki de son cümlesinde haklıydı, bazı şeyleri yaşayıp görmek ve akışına bırakmak daha iyi olabilirdi. Hakikaten bu durumun Edward ve Sophia için nasıl sonuçlanacağını çok merak ediyordu.
Konuyu bir miktar başka yere çekerek arkadaşının aklını çelmeye çalıştı.
"Peki ilk gece hakkında ne düşünüyorsun?"
"Ne hakkında ne düşünüyorum?" Diyen Sophia anlamış ama gerçekten anlamamazlığa vermişti.
"Yani sonuçta evli bir çift olacaksınız."diye omuz silkti Kate.
"Ee yani?" Derken Sophia'nın gerginliği sesine yansımıştı.
"Eesi evli çiftlerin bazı görevleri var, biliyorsun."
"Olabilir, ancak bugün benimle hiç alakası yok. Çünkü Edward ile öyle bir şey yaşanması söz konusu bile olamaz." Derken yıllar önce balo gecesinde yaşananlar aklına geldi.
"Ama biliyorsun aileler bir torun konusunda ısrar edecektir."
"Hah, aileler çok istiyorlarsa bunu kendileri yapabilirler." Diye homurdandı Sophia.
"Bilemiyorum, sonuçta Edward ailenin tek erkeği hatta tek çocuğu. Herkes bir torun için gözünün içine bakacaktır."
Sophia bunu düşünmek, hayal etmek bile istemiyordu. Edward'ı şimdiye kadar erkek olarak bile düşünmemişti ki! Ah, hayır hayır, olamazdı!
"Hem Edward da istemez ki." Dedi Sophia. İster miydi? O pis sapık yoksa ister miydi? Kendisinden hoşlanmamasına rağmen?
"Bunu asla bilemeyiz." Dedi Kate içinden gelen gülme istediğini bastırarak. Ah, Edward bu düğün ile ilgili tam olarak ne düşünüyordu çok merak ediyordu doğrusu. Nihayet nasıl olmuşsa aslında pek de mümkün görünmeyen bu evlilik ayarlanmıştı ve Edward da yıllardır bunu hayal ediyor olmalı değil miydi? Kate bir an tahminlerinin yanlış olup olmayacağını düşünmüş olsa da herhalde fikirlerini destekleyen o kadar şeyden sonra yanlış düşünüyor olamazdı.
"Kate! Hiç yardımcı olmuyorsun! Kendimi daha da tedirgin hissetmeye başladım." Derken küçük bir çocuk gibi korkmuş ve üzgün bir ifade takındı Sophia.
"Ya bak sen çok fazla düşünüyorsun. Bırak da her şeyi olacağı zaman düşün." Dedi Kate sanki bu muhabbeti kendisi açmamış gibi. Ama birinin O'na bazı gerçekleri çıtlatması da lazımdı yani.
**
"Baba, bana bunun olmayacak bir evlilik olduğunu söylememiş miydin?" Diye sordu Edward.
"Öyleydi ama annenle düşündük ve hayatta hiçbir şeyin senin ne istediğinden önemli olmadığına karar verdik."
Edward çalışma masasında oturmuş evraklarla uğraşan babasının kafasını kaldırıp yuvarlak gözlüklerini çıkararak kendisine bakmasını şaşkınlıkla izledi. Bunu babası mı söylemişti? Halbuki hep fazla mantıklı düşünen biriydi. Ve ayrıca annesi de mi biliyordu?
"Baba! Kimseye söyleme demiştim!" Dedi Edward içten içe utanarak.
"Edward, bu annenle konuşmadan karar verebileceğim bir şey değildi. Ayrıca mutlu olman gerekmiyor mu senin? Garip davranıyorsun."
"Gelinim evlenmeyi kaçacak kadar istemiyorken mi?" Derken somurttu Edward.
"Ah, bunun sorumlusu sensin, kabul et. Çocukluğundan beri kızı dürtüp durdun!"
Edward bunu kabul ediyordu. Ancak bu bir cevap değildi.
"Peki ama geçen geçti, olan oldu. Şimdi ne yapacağım?"
Babası yavaşça koltuğuna yaslandı.
"Annen de pek kolay bir kadın değildi, hatta bir başkasını seviyordu."
"Ne yani aralarını mı bozdun?" Diye atladı Edward şaşkınlıkla.
"Hayır, bu tek taraflı bir şeydi. Sadece annenin zor zamanında yanındaydım ve nihayet benim hislerimi gorebildi."
"Pek bir şey anlamadım." Dedi Edward omuz silkerek.
"Yani oğlum," dedi babası derin bir nefes vererek. "Biraz çabalaman gerekecek."
Edward hayıflandı. Bu ne demekti şimdi? En ufak bir ipucu bile vermemişti ki! Edward çok yakışıklı veya zengin olsa da ömrünü Sophia'yı sevmekle geçirdiği için kadın meselelerinde hiç tecrübesi yoktu. Zaten bu aptallığı nihayetinde eline geçen bu büyük avantajı da değerlendirmemesine sebep olmuştu. Kız kendisinden kaçacak delik ararken evlenmeleri bir şeyleri iyiye değil kötüye götürecek gibiydi. Bu konuda bir şeyler yapması şarttı. Hah, dönüp dolaşıp aynı yere geliyordu; ne yapabilirdi ki?
Cesaret edip babasına sorabilmiş olsa da gururunun bunu bir başkasına danışmaya izin vereceğini de sanmıyordu. Ah, o aptal gururuydu zaten bu işin buralara gelmesine sebep olan..
"Haftaya yapılacak baloda nişanlandığınızı duyuracağım." Dedi babası. "O zamana kadar kızın seninle evlenmekten nefret etmemesini sağla ki misafirlere olur olmaz şeyler söylemesin. Şey yani, Sophia her şeyi yapabilir, biliyorsun."
Edward babasına şaşkın bir ifade ile baktı. Ah evet Sophia'nın her deliliği yapabileceği konusunda haklıydı. Sophia bu evliliğin olmayacağını ve kendisini buna mecbur bırakmaya çalıştıklarını balo salonunun orkestrası önünde söylemek isterse söylerdi. Bunu yapabilecek delilik onda vardı. Ah, Edward bu deliliğine de aşıktı.
Ancak yıllar süren nefretini bir haftada dindirebilecek kadar becerikli olduğunu düşünmesi kesinlikle mantıksızdı. Üstelik bu bir beceri değil mucize gerektiriyordu. En iyisi geçenlerde kilisede kendisini istediği için dua ettiği şakasını yaptığı Sophia'nın yerine kendisi gerçekten bunun için dua etmeye gitsindi.
John ile konuşsa mıydı? John hep sakin kalabilen ve olgun kişiliği ile öne çıkan biriydi. Üstelik evliydi. Bu da kadınlardan kendisinden daha fazla anladığı anlamına gelmez miydi?
Ah, hayır, olmazdı! Bunu birine nasıl anlatabilirdi? Yıllarca gözlerinin önünde kızı her anlamda yerden yere vururken 'aslında ondan hoşlanıyordum' diyemezdi! Ah, belki birileri evet ama Edward asla bunu söyleyemezdi!
Bu inadına devam ettikçe her şey kötüye gitmeye devam edecek, dedi iç sesi. Ya birinden destek alacaksın ya da aklını başına toplayıp Sophia'ya her şeyi anlatacaksın.
Ne?! Hayır, Sophia'ya itiraf etmek mi? Ah, bu hepsinden de zordu! Bir dakika, şu an kendi benliği ile mi çatışıyordu?
Sert bir nefes verip oturduğu koltuktan kalktı. Evet tamam, belki bir şeyleri itiraf edemeyebilirdi ama insan gibi davranması ve nişanlanmak üzere olduğu kıza biraz ilgi göstermesi gerekiyordu. En azından eline bir çiçek alıp aile ziyareti yapsa her bakımdan güzel bir başlangıç olmaz mıydı?
Kesinlikle.
Edward bunu düşünüp bir anda harekete geçmiş olsa da hazırlanıp boyun bağını bağlama aşamasına geldiğinde heyecanının kendisini sarmasına engel olamadı. Arada bir, Sophia'nın annesinin doğum günlerinde, jest yapmak için Bayan Campbell'e çiçek alırdı. Bunu Kate'in, Samantha'nın ve John'un annesine de yapardı ve oldukça sevilen bir şeydi. Bu yüzden elinde çiçekle Sophia'nın evine gitmesi oldukça olası olsa da çiçekleri Sophia'ya uzatmak çok zor olacaktı.
Edward beyaz bol gömleğinin üzerine siyah yeleğini giymiş, yaka broşunu düzgünce takmış, ailesini temsil eden yüzüğünü işaret parmağına geçirmiş ve hatta bu sıcakta ceketini bile giyerek tam tekmil hazırlanmıştı. Ardından çiçekçiye uğrayıp renkli bir buket eline almış ve Sophia'nın evinin yolunu tutmuştu.
Yol boyunca içeriye girerken veya oturduğunda ne demesi gerektiğini düşündü. Yani ailesi kendisini asla yadırgamayacak ve damatları olarak hemen kabulleneceklerdi, bunu biliyordu. Ancak Sophia ne tepki verecekti? Belki de kalkıp odasına kapanacaktı. Ne vardı iki normal insan gibi biraz salonda otursalar da dereden tepeden konuşsalardı?
Köşeyi dönüp Sophia'nın evi görüş alanına girdiğinde kapının önünde bekleyen ve Sophia'nın ailesine ait olmadığını bildiği at arabası kapıyı kaplamış olduğundan bir şey göremedi. İlerlemeye devam edip artık kapı görünecek kadar yaklaştığında ise Sophia'yı kapının eşiğinde ve hemen önündeki sırtı görünen adamı gördü. Ah, bu adam da kimdi?
Adımlarını hızlandırırken elindeki buketi bir kenara fırlatmak istedi çünkü Sophia adama ağzı kulaklarına varacak ölçüde gülüyordu. Ve bu içindeki tüm kıskançlık duyusunu uyarmıştı.
"Ah, Edward." Dedi Sophia bir anlığına bakışlarını kendisine yönlendirdiğinde.
Bu sırada adam arkasına döndü ve bu tanıdık sima Edward'ın canının daha da sıkılmasına sebep oldu. Sör William.
Bir an üçü de hiçbir şey söylemeden birbirlerine baktılar ve bu sırada Edward da tam olarak ikisinin yanına ulaşmıştı.
"Hayırdır William? Seni burada görmek oldukça garip." Dedi Edward kendisi ile aynı boylarda olan William'a tepeden bakıp da ezmeyi hiç bu kadar istemediğini fark ederek.
"Ah, Bayan Sophia ile gezintiye çıkmak için buradayım." Dedi William sapsarı saçlarını bir baş hareketi ile arkaya atarak. "Tam çıkıyorduk. Ne yazık, sen de ziyarete gelmiş olmalısın."
"Annemin doğum gününü erkenden kutlamak için gelmiş olmalı." Dedi Sophia araya girerek. "Bizimle ilgisi yok yani."
Bu kız neden böyle neşeliydi? Lanet olası adam neden gözlerini Sophia'dan çekmiyordu?
Edward bir şey söylemedi. Çünkü 'hayır, buraya seni görmeye geldim' dediği zaman 'ah, üzgünüm ama benim işim var' deyip gidecek olan Sophia'ya hele de William'ın yanında bunu söylemeye gururu asla müsaade etmezdi.
"Doğru bildin." Dedi çiçeği artık yeterince sıkı kavramadığını fark etmeyerek. "Annene gelmiştim."
Sophia cevap bile vermeden arabaya bindi ve Edward uzaklaşan arabanın ardından bakmadı.
Babası Sophia'yı hayatında belki de ilk defa bu denli azarlarken Sophia suçlu suçlu sandalyede oturmakta idi.
"Yalnızca İsabella teyzeme gidiyordum. Bunda ne sakınca var ki?" Derken söylediği sözün tuhaflığı kendi benliğine kadar gelmişti.
"Bak, gururlu bir yapın olduğunu biliyoruz. Ama lütfen şu inadı bırak ve hatanı kabul et." Dedi babası ellerini beline koyarak.
"Evet belki ben yanlış yapmış olabilirim ama siz de--"
Bay Campbell kızını bir el işareti ile susturdu.
"Evet, hatanı kabul ettiğine göre şimdi evliliğini konuştuğumuz kısma geliyoruz."
Sophia omuzlarını düşürüp ofladı. Pek de kaçışı olmadığını idrak etmeye başlıyordu ve bu hiç de hoşuna gitmiyordu.
"Edward ile evleneceksin. Başka bir seçeneğin yok kızım. Kabul etsen de etmesen de bu elimizdeki en iyi seçenek, senin de benim de."
"Daha iyi biriyle evlenmeyeceğimi nereden biliyorsun?"
Babası güldü.
"Şu söylediğin lafa kendin inanıyor musun?"
"Hayır başka taliplerim de olacaktır değil mi?" Dedi Sophia umutla. "Ne de olsa Edward dışında herkes daha iyi olacaktır."
"Oh, öyleyse geçen hafta yine dükkanıma gelen Frederick'i kabul etmeliyim."
Olamaz! Yoksa rüyası mı çıkacaktı? Ah, Edward'dan nefret ediyordu ama Frederick aklına geldikçe bile midesi bulanıyordu. Kendisini asla birinin kazanamayacağı bir kıyaslama yaparken buldu.
"Baba, Frederick'in olmayacağını biliyorsun. Bu mümkün değil."
"Bak, ben senin fikirlerine saygı duydum ve şimdiye kadar seni istemediğin veya gerçekten de hoş olmayan biri ile evlendirmedim, değil mi? Çünkü gerçekten de hepsinin bir eksiği vardı. Ama Fosterlar öyle değil! Bu evlilik tüm ailemizin ömür boyu maddiyatı dert etmemizi sağlayacak. Ortaklığımızın asla bozulmayacağına da ayrıca bir işaret. Şimdi sen de bize karşı görevini yerine getirmeli ve ailen için, kendin kabul etmiyor olsan da kendin için de en iyi olanı seçmelisin."
Bay Campbell bir süre sonra mutlu olacaklarına adı gibi emindi. Kızını kötü bir evliliğe zorlamak yapısında asla yoktu. Ki bu evlilik teklifi reddedilemeyecek kadar iyiydi. Daha ne olsundu?
Sophia iç geçirdi. Tanrım, buraya kadardı. Buna mebcurdu. Hiçbir çaresi yoktu. O adamla evlenmek zorundaydı. Bunu kabul ettikten sonra kendisini evlilik hayatını düşünürken buldu. Çevresinden duymuştu, evlendikten sonra evli gibi yaşamayan birçok çift vardı. Yalnızca birlikte yemek yiyor ve aynı çatı altında yatıyorlardı ancak geri kalanında bir arkadaş kadar bile samimiyetleri yoktu. Evet, muhtemelen Edward ve kendisi de en fazla bu kadar olabilirlerdi.
Babası kızının sessiz kabullenişini gördükten sonra oturduğu yerden kalktı ve odadan çıktı. Bu konuşma boyunca Sophia'nın yatağının üzerinde oturmuş kendilerini dinliyor olan annesi göğsünde kavuşturduğu kollarını çözdü ve derin bir nefes verdi. Kızının mutlu olduğunu görmek en büyük dileğiydi ancak bu konuda onu mutlu etmek için yapabileceği hiçbir şey yok gibi görünüyordu. Belki de olması gereken tek şey beklemekti. Zaman gerçekten de her şeyin ilacı değil miydi?
"Sophia, ne olursa olsun ayakta kalmalısın tamam mı?"
Sophia bunun üzerine nasıl ayakta kalabileceğini bilmiyordu. Kelimenin tam anlamıyla yıkılmıştı. Sevmediği bir adamla bir ömür geçirmek zorunda kalacakmış gibi görünüyordu ve bu düşüncenin ayakta kalmasına yardımcı olacak hiçbir yanı yoktu.
Annesine bakmayı reddetti. Ona da kızgındı çünkü ne olursa olsun bunu o yemek masasında o şekilde öğrenmesine izin vermişti. Her ne kadar sonradan suçun büyüğü kendine kalmış olsa da ailesinin tamamen masum olduğunu düşünmeyi reddediyordu.
"Ben Kate ile buluşacağım." Dedi ve sandalyeden kalkıp odadan çıktı.
Kate de kendisini çok iyi anlıyor sayılmazdı. Açıkçası yıllardır didişmelerini izleyen Kate'in bu evlilik karşısında çok daha farklı bir yorum yapmasını beklemişti. Kendisine arka çıkmasını, her ne kadar sonucu değiştirebilecek bir gücü olmasa da tam manası ile aynı şeyleri düşünebileceği bir kişinin olmasını umut etmişti. Ama şimdiye kadar karşısına böyle biri çıkmamıştı ve çıkacak gibi de görünmüyordu. Kate'e kızgın değildi. Yalnızca böyle bir beklentiye girmişti ancak öyle olmamış olsa da Kate hala onun en yakın arkadaşıydı.
Üst kattaki odasından aşağı inip çıkış kapısına yönelmeden hemen önce salonun önünden geçerken salonda oturan Edward ile göz göze geldi. Edward kendisini görür görmez oturduğu koltuktan kalktı ve salonun kapısına gelerek karşısına dikildi.
"Sen neden hala buradasın?" Diye sordu Sophia.
"Gitmeden seni bir kere daha görmek istedim." Diye cevapladı onu Edward.
"Görünüşe göre beni bir ömür göreceksin zaten." Dedi Sophia içinde yaşanan fırtınalı duygulara rağmen umursamaz bir tavır takınmaya çalışarak.
"Gerçekten kabul ettin mi?" Diye sordu Edward.
"Hah, buna kabul ettim denmez, bana zorla kabul ettirildi veya bana söz hakkı verilmedi denir. Neyse şimdi gidiyorum." Dedi ve kapıya yöneldi.
"Nereye?" Diye sordu Edward.
"Halen evli olmadığımıza göre sana bir açıklama yapmak zorunda değilim değil mi?" Dedi Sophia gıcık bir ses tonuyla. Ardından çıkıp gitti.
Edward her zaman duyguları yüzünden pek de anlaşılmayan biri olmuştu. Ancak bazen konuşmadan da kendisini ifade edebilmeyi dilerdi. Okunması daha kolay biri olsaydı en azından Sophia şu an ne kadar üzgün olduğunu görebilirdi.
"Meraklanma, alışacaktır." Dedi Claire arkasından gelip elini Edward'ın omzuna koyarak. "Her kadın evlilik öncesi az veya çok stres yaşar."
**
"Demek kesin evleniyorsunuz." Dedi Kate. "Seni tebrik etmek istiyorum ama sanırım bundan memnun olmayacaksın."
Sophia Kate ile onun odasında, başbaşa bir konuşma yapıyordu. Samantha'nın aralarında olmaması mutluluk vericiydi çünkü anlayışsız laflar edeceğine şüphe yoktu.
"Ah ne diyeceğimi bilemiyorum. Gerçekten dünya başıma yıkılmış gibi hissediyorum."
"Bunca zaman o şekilde düşündüğün biriyle evlenmek korkunç geliyor olmalı." Derken arkadaşının önüne bir fincan çay koydu Kate. Sophia papatya çayını çok severdi ve bu çay O'nun her zaman gevşemesine yardımcı olurdu.
"Evet kesinlikle korkunç hissediyorum. Hayal ettiğim gibi bir evliliğim olmayacağına mı yoksa Edward ile evlenmenin bu kadar onur kırıcı olacağına mı yanayım bilmiyorum."
"Edward ve sen çocukluğumuzdan beri bir yarış halindeydiniz. Bu şekilde olması sana kaybettiğini hissettiriyor olmalı. "
"Tam olarak söylediğin gibi. Oynadığımız küçük oyunlar bir yana final oyununu kaybetmiş gibi hissediyorum."
Kate başını olumlu anlamda sallayıp kendi çayından bir yudum aldı. Arkadaşını kesinlikle anlıyordu. Evet ama bir şekilde onu bu evlilikten en azından nefret etmemesini sağlayacak bir şeyler bulması lazımdı. O'nu sürekli bu şekilde görmek istemiyordu.
"Neden Edward ve sen birbirimizi biraz tanımıyorsunuz?"
Sophia anlamsız bir bakışla arkadaşına baktı.
"Birbirimizi tanımak mı? Biz birbirimizi gayet iyi tanıyoruz. En azından ben onu kesinlikle çok iyi tanıyorum. O bir pislik. Tek kelimeyle ifade etmem gerekirse."
Kate derin bir nefes verdi.
"Bak düşünüyorum da kelimelerin gerçekten güçleri vardır. Ve sen Edward hakkında bu şekilde konuştukça zihninde onun kötü biri olduğunu sürekli onaylamış oluyorsun."
"Bilmem, zaten öyle biri değil mi?" Dedi Sophia çok normal bir şey söylüyormuş gibi.
"Ah hayır ben sana Edward iyi veya kötü demiyorum. Demek istediğim öyle veya böyle siz evleneceksiniz ve bazı şeyleri daha katlanılabilir hale getirmek için kafanın içinde biraz temizliğe gitmen lazım."
"Söylediğin şeyi pek de anladım diyemem."
Kate oturuşunu değiştirdi ve devam etti.
"Yani diyorum ki Edward için sürekli kötü şeyleri dile getirmekten vazgeç. Bence bu şekilde kelimelere dökmeyi bıraktıktan bir süre sonra düşüncelerin de değişecek."
"Peki bu Edward'ın kötü biri olduğu gerçeğini değiştirecek mi?"
"Tanrım.." Kate gözlerini devirdi. Bu kız gerçekten zor bir vaka idi. "Açıkçası son zamanlarda Edward'ın biraz değiştiğini düşünüyorum." Derken konuyu biraz daha farklı bir yöne çekmeye çalıştı.
"Evet bazen saçma sapan şeyler söylediği konusunda haklısın. Arada bir sarhoş geziyor diye düşündüğüm oluyor."
Ah, Sophia adamın değiştiğini düşünmekten ziyade sarhoş olduğunu düşünmeyi tercih etmişti. Bir şey bu kadar da direnilebilir miydi yahu?
"Bence sarhoş gezdiği falan yok, bana gerçekten değişmiş gibi geliyor. Yani seninle eskisi kadar uğraşmıyor ve nasıl desem, büyümüş gibi yani."
Sophia sert bir nefes verip bıkmış bir ifade takındı.
"Neyse, adam değiştiyse veya değişmediyse de evleniyoruz ve ne olacağını yaşayıp göreceğiz."
Kate başını hafifçe iki yana salladı. Yapabileceği neyse yapmaya çalışmıştı. Ancak Sophia'nın ikna olmaya hiç niyeti yoktu. Belki de son cümlesinde haklıydı, bazı şeyleri yaşayıp görmek ve akışına bırakmak daha iyi olabilirdi. Hakikaten bu durumun Edward ve Sophia için nasıl sonuçlanacağını çok merak ediyordu.
Konuyu bir miktar başka yere çekerek arkadaşının aklını çelmeye çalıştı.
"Peki ilk gece hakkında ne düşünüyorsun?"
"Ne hakkında ne düşünüyorum?" Diyen Sophia anlamış ama gerçekten anlamamazlığa vermişti.
"Yani sonuçta evli bir çift olacaksınız."diye omuz silkti Kate.
"Ee yani?" Derken Sophia'nın gerginliği sesine yansımıştı.
"Eesi evli çiftlerin bazı görevleri var, biliyorsun."
"Olabilir, ancak bugün benimle hiç alakası yok. Çünkü Edward ile öyle bir şey yaşanması söz konusu bile olamaz." Derken yıllar önce balo gecesinde yaşananlar aklına geldi.
"Ama biliyorsun aileler bir torun konusunda ısrar edecektir."
"Hah, aileler çok istiyorlarsa bunu kendileri yapabilirler." Diye homurdandı Sophia.
"Bilemiyorum, sonuçta Edward ailenin tek erkeği hatta tek çocuğu. Herkes bir torun için gözünün içine bakacaktır."
Sophia bunu düşünmek, hayal etmek bile istemiyordu. Edward'ı şimdiye kadar erkek olarak bile düşünmemişti ki! Ah, hayır hayır, olamazdı!
"Hem Edward da istemez ki." Dedi Sophia. İster miydi? O pis sapık yoksa ister miydi? Kendisinden hoşlanmamasına rağmen?
"Bunu asla bilemeyiz." Dedi Kate içinden gelen gülme istediğini bastırarak. Ah, Edward bu düğün ile ilgili tam olarak ne düşünüyordu çok merak ediyordu doğrusu. Nihayet nasıl olmuşsa aslında pek de mümkün görünmeyen bu evlilik ayarlanmıştı ve Edward da yıllardır bunu hayal ediyor olmalı değil miydi? Kate bir an tahminlerinin yanlış olup olmayacağını düşünmüş olsa da herhalde fikirlerini destekleyen o kadar şeyden sonra yanlış düşünüyor olamazdı.
"Kate! Hiç yardımcı olmuyorsun! Kendimi daha da tedirgin hissetmeye başladım." Derken küçük bir çocuk gibi korkmuş ve üzgün bir ifade takındı Sophia.
"Ya bak sen çok fazla düşünüyorsun. Bırak da her şeyi olacağı zaman düşün." Dedi Kate sanki bu muhabbeti kendisi açmamış gibi. Ama birinin O'na bazı gerçekleri çıtlatması da lazımdı yani.
**
"Baba, bana bunun olmayacak bir evlilik olduğunu söylememiş miydin?" Diye sordu Edward.
"Öyleydi ama annenle düşündük ve hayatta hiçbir şeyin senin ne istediğinden önemli olmadığına karar verdik."
Edward çalışma masasında oturmuş evraklarla uğraşan babasının kafasını kaldırıp yuvarlak gözlüklerini çıkararak kendisine bakmasını şaşkınlıkla izledi. Bunu babası mı söylemişti? Halbuki hep fazla mantıklı düşünen biriydi. Ve ayrıca annesi de mi biliyordu?
"Baba! Kimseye söyleme demiştim!" Dedi Edward içten içe utanarak.
"Edward, bu annenle konuşmadan karar verebileceğim bir şey değildi. Ayrıca mutlu olman gerekmiyor mu senin? Garip davranıyorsun."
"Gelinim evlenmeyi kaçacak kadar istemiyorken mi?" Derken somurttu Edward.
"Ah, bunun sorumlusu sensin, kabul et. Çocukluğundan beri kızı dürtüp durdun!"
Edward bunu kabul ediyordu. Ancak bu bir cevap değildi.
"Peki ama geçen geçti, olan oldu. Şimdi ne yapacağım?"
Babası yavaşça koltuğuna yaslandı.
"Annen de pek kolay bir kadın değildi, hatta bir başkasını seviyordu."
"Ne yani aralarını mı bozdun?" Diye atladı Edward şaşkınlıkla.
"Hayır, bu tek taraflı bir şeydi. Sadece annenin zor zamanında yanındaydım ve nihayet benim hislerimi gorebildi."
"Pek bir şey anlamadım." Dedi Edward omuz silkerek.
"Yani oğlum," dedi babası derin bir nefes vererek. "Biraz çabalaman gerekecek."
Edward hayıflandı. Bu ne demekti şimdi? En ufak bir ipucu bile vermemişti ki! Edward çok yakışıklı veya zengin olsa da ömrünü Sophia'yı sevmekle geçirdiği için kadın meselelerinde hiç tecrübesi yoktu. Zaten bu aptallığı nihayetinde eline geçen bu büyük avantajı da değerlendirmemesine sebep olmuştu. Kız kendisinden kaçacak delik ararken evlenmeleri bir şeyleri iyiye değil kötüye götürecek gibiydi. Bu konuda bir şeyler yapması şarttı. Hah, dönüp dolaşıp aynı yere geliyordu; ne yapabilirdi ki?
Cesaret edip babasına sorabilmiş olsa da gururunun bunu bir başkasına danışmaya izin vereceğini de sanmıyordu. Ah, o aptal gururuydu zaten bu işin buralara gelmesine sebep olan..
"Haftaya yapılacak baloda nişanlandığınızı duyuracağım." Dedi babası. "O zamana kadar kızın seninle evlenmekten nefret etmemesini sağla ki misafirlere olur olmaz şeyler söylemesin. Şey yani, Sophia her şeyi yapabilir, biliyorsun."
Edward babasına şaşkın bir ifade ile baktı. Ah evet Sophia'nın her deliliği yapabileceği konusunda haklıydı. Sophia bu evliliğin olmayacağını ve kendisini buna mecbur bırakmaya çalıştıklarını balo salonunun orkestrası önünde söylemek isterse söylerdi. Bunu yapabilecek delilik onda vardı. Ah, Edward bu deliliğine de aşıktı.
Ancak yıllar süren nefretini bir haftada dindirebilecek kadar becerikli olduğunu düşünmesi kesinlikle mantıksızdı. Üstelik bu bir beceri değil mucize gerektiriyordu. En iyisi geçenlerde kilisede kendisini istediği için dua ettiği şakasını yaptığı Sophia'nın yerine kendisi gerçekten bunun için dua etmeye gitsindi.
John ile konuşsa mıydı? John hep sakin kalabilen ve olgun kişiliği ile öne çıkan biriydi. Üstelik evliydi. Bu da kadınlardan kendisinden daha fazla anladığı anlamına gelmez miydi?
Ah, hayır, olmazdı! Bunu birine nasıl anlatabilirdi? Yıllarca gözlerinin önünde kızı her anlamda yerden yere vururken 'aslında ondan hoşlanıyordum' diyemezdi! Ah, belki birileri evet ama Edward asla bunu söyleyemezdi!
Bu inadına devam ettikçe her şey kötüye gitmeye devam edecek, dedi iç sesi. Ya birinden destek alacaksın ya da aklını başına toplayıp Sophia'ya her şeyi anlatacaksın.
Ne?! Hayır, Sophia'ya itiraf etmek mi? Ah, bu hepsinden de zordu! Bir dakika, şu an kendi benliği ile mi çatışıyordu?
Sert bir nefes verip oturduğu koltuktan kalktı. Evet tamam, belki bir şeyleri itiraf edemeyebilirdi ama insan gibi davranması ve nişanlanmak üzere olduğu kıza biraz ilgi göstermesi gerekiyordu. En azından eline bir çiçek alıp aile ziyareti yapsa her bakımdan güzel bir başlangıç olmaz mıydı?
Kesinlikle.
Edward bunu düşünüp bir anda harekete geçmiş olsa da hazırlanıp boyun bağını bağlama aşamasına geldiğinde heyecanının kendisini sarmasına engel olamadı. Arada bir, Sophia'nın annesinin doğum günlerinde, jest yapmak için Bayan Campbell'e çiçek alırdı. Bunu Kate'in, Samantha'nın ve John'un annesine de yapardı ve oldukça sevilen bir şeydi. Bu yüzden elinde çiçekle Sophia'nın evine gitmesi oldukça olası olsa da çiçekleri Sophia'ya uzatmak çok zor olacaktı.
Edward beyaz bol gömleğinin üzerine siyah yeleğini giymiş, yaka broşunu düzgünce takmış, ailesini temsil eden yüzüğünü işaret parmağına geçirmiş ve hatta bu sıcakta ceketini bile giyerek tam tekmil hazırlanmıştı. Ardından çiçekçiye uğrayıp renkli bir buket eline almış ve Sophia'nın evinin yolunu tutmuştu.
Yol boyunca içeriye girerken veya oturduğunda ne demesi gerektiğini düşündü. Yani ailesi kendisini asla yadırgamayacak ve damatları olarak hemen kabulleneceklerdi, bunu biliyordu. Ancak Sophia ne tepki verecekti? Belki de kalkıp odasına kapanacaktı. Ne vardı iki normal insan gibi biraz salonda otursalar da dereden tepeden konuşsalardı?
Köşeyi dönüp Sophia'nın evi görüş alanına girdiğinde kapının önünde bekleyen ve Sophia'nın ailesine ait olmadığını bildiği at arabası kapıyı kaplamış olduğundan bir şey göremedi. İlerlemeye devam edip artık kapı görünecek kadar yaklaştığında ise Sophia'yı kapının eşiğinde ve hemen önündeki sırtı görünen adamı gördü. Ah, bu adam da kimdi?
Adımlarını hızlandırırken elindeki buketi bir kenara fırlatmak istedi çünkü Sophia adama ağzı kulaklarına varacak ölçüde gülüyordu. Ve bu içindeki tüm kıskançlık duyusunu uyarmıştı.
"Ah, Edward." Dedi Sophia bir anlığına bakışlarını kendisine yönlendirdiğinde.
Bu sırada adam arkasına döndü ve bu tanıdık sima Edward'ın canının daha da sıkılmasına sebep oldu. Sör William.
Bir an üçü de hiçbir şey söylemeden birbirlerine baktılar ve bu sırada Edward da tam olarak ikisinin yanına ulaşmıştı.
"Hayırdır William? Seni burada görmek oldukça garip." Dedi Edward kendisi ile aynı boylarda olan William'a tepeden bakıp da ezmeyi hiç bu kadar istemediğini fark ederek.
"Ah, Bayan Sophia ile gezintiye çıkmak için buradayım." Dedi William sapsarı saçlarını bir baş hareketi ile arkaya atarak. "Tam çıkıyorduk. Ne yazık, sen de ziyarete gelmiş olmalısın."
"Annemin doğum gününü erkenden kutlamak için gelmiş olmalı." Dedi Sophia araya girerek. "Bizimle ilgisi yok yani."
Bu kız neden böyle neşeliydi? Lanet olası adam neden gözlerini Sophia'dan çekmiyordu?
Edward bir şey söylemedi. Çünkü 'hayır, buraya seni görmeye geldim' dediği zaman 'ah, üzgünüm ama benim işim var' deyip gidecek olan Sophia'ya hele de William'ın yanında bunu söylemeye gururu asla müsaade etmezdi.
"Doğru bildin." Dedi çiçeği artık yeterince sıkı kavramadığını fark etmeyerek. "Annene gelmiştim."
Sophia cevap bile vermeden arabaya bindi ve Edward uzaklaşan arabanın ardından bakmadı.
Bölümün Sonu!
Umarım bölümü ve seriyi beğenmişsindir.
Eğer bölümde veya seride bir sorun olduğu veya bir ihlal olduğunu düşünüyorsan yorumlarda belirtebilirsin.
Ayretten bölüm ve seri hakkında yorumunu eleştirini yorumlar bölümünden yapabilirsin!!
İyi eğlenceler!
Mangaka Notu
Yorum
Not: Disqus şu sıralar bazı sitelerde (özellikle fansub benzerlerinde) sorun çıkarıyor olabilir. Bu yüzden sitemizde hem Disqus'u hem alternatif sistemleri sunuyoruz.
Lütfen yukarıdan bir yorum sistemini seçin.
📌 Cusdis yorumları onay sürecinden geçiyor. Endişelenmeyin, yorumunuz büyük ihtimalle başarıyla gönderilmiştir.
📌 Bazen Disqus yorumlarında konu kapalı yazıyor o yüzden diğer yorum sistemlerini deneyin!