Penceremiz kapandığında Chapter 23 - Hayallerini Çizgiye dök

Global Notification

- Penceremiz kapandığında Chapter 23

1898(6 sene önce)

Edward oldukça can sıkıcı bir baloda daha da can sıkıcı bir muhabbetin ortasında kalmıştı. İşin kötüsü bu yalnızca geniş aile üyelerinin olduğu hususi bir balo idi ve kaçması ihtimal dışıydı.

Annesi akrabaları ile Edward'ın olası evlilik senaryolarını yazıyor ve kızı olan herkesin ağzının suyunun akmasına sebep oluyordu.

"Merhaba, nasılsın? " Diyerek yanına yaklaşan kişi henüz on yaşlarında olan kuzeni Emma idi.

"Ah, burada ne kadar iyi olunabilirse işte." Diye gülümsedi Edward. Emma'yı severdi. Hiç olmayan kardeşi gibi hissediyordu. Belki de etrafında peşine takılamayacak kadar küçük ve masum olan tek kadın olduğundan O'na karşı iyi şeyler düşünüyordu.

Emma bir sandalyeye oturarak sırtının kambur kalmasına izin verdi.

"Bir de bana sor. Annem şimdiden iyi bir koca bulmam için yapmam gerekenleri anlatıp duruyor. Tanrım, sadece on yaşındayım!"

"Şey, emin ol çok haklısın. Bu yaşlardayken iyi bir koca bulmayı değil en çok keyif aldığın oyunları düşünmelisin."

Emma omuz silkerken yanlarına yaklaşan Rosette selam vererek diğer boş sandalyeye oturdu.

"Edward! Buradaymışsın."

"Evet, nerede olabilirim ki başka?" Diye dudak büktü. Bir köşeye çekilmiş sevmediği bir içkiyi sırf eli dolu görünüp dansa davet eden olmasın diye içip duruyordu.

"Şey, teyzem on dakika sonra odaya gelmeni söyledi. "

"Ne yapacakmış beni?"

Halbuki biliyordu. Yine uygun bir gelin adayı hakkında kısa bir bilgilendirme yapıp kızın ailesine umut verip veremeyeceğine dair ağzından laf almak istiyordu.

"Bilmem. " Derken dalgalı sarı saçlarını hafifçe arkaya itti Rosette. Yeşilin oldukça canlı bir tonu olan gözlerini Edward'ın gözlerine usulca dikmişti.

Hah, Edward bunu çok iyi biliyordu. Kız bir senedir hal diliyle kendinden hoşlandığını belli ediyor ancak güya görgülü ve anlayışlı davranıp Edward'ı sıkıştırmıyordu. Evet belki bu kulağa masum geliyor olabilirdi ama Edward Rosette'nin ne derece hesapçı ve sinsi bir kız olduğunu gayet net anlamıştı. Nihayetinde O'na bir umut kırıntısı dahi vermemişti ve kendisini kötü falan da hissetmeyecekti.

Gerçi balonun sonlarına doğru balkonda kendisini öpmeye yeltenen Rosette artık usturuplu kızı oynamıyor gibiydi.

"Tanrım, ne yapıyorsun?!" Diyen Edward kızın temasından son saniyede uzaklaşmıştı. Aniden dudaklarına yaklaşan kız ile arasına elini öyle hızlı sokmuştu ki parmaklarının kızın yüzüne hafifçe vurmasına engel olamadı.

Rosette bu hareket karşısında incinmiş gibi geri çekildi. Ah, şuna da bak hele !

"Ben sadece duygularımı ifade etmek istemiştim, bana vurmana gerek yoktu!"

"Rosette, sana vurmadım, tamam mı? Sen bir anda yaklaşınca.. Yine de özür dilerim."

"Bana karşı en ufak bir hissin yok mu gerçekten?" Diye gözlerini gözlerine dikti Rosette.

Ah, kızın saf güzelliği inkar edilemez bir şeydi. Ne erkek ne de bir kadın bunun aksini iddia edemezdi ancak Edward'ın kalbi çoktan Sophia'da olduğundan karşısında gezegenin en güzel kadını bile olsa umurunda değildi.

"Rosette, bunu hiç yaşanmamış sayacağım. Lütfen bir daha böyle bir şey yapma."

Edward balkonu terk edip giderken arkasından kendisine nefretle bakan Rosette olduğu yerde kalakalmıştı.

***

1904 (günümüz)

Edward bir süredir huzursuzdu. Sofrada dönen muhabbet hiç de iç açıcı değildi. Üstelik tam karşısında oturan Rosette kendisine rahatsız edici bir şekilde bakıp duruyordu.

"Elbette! Ama biliyor musun ilk günler en güzel günler sanılsa da aslında hiç de öyle değil. Yani neyin ne olduğunu anlayamadığın boş günler aslında. Kocanı tanıdıkça işler daha da güzelleşebilir." Dedi Casandra.

Yani O'na neydi ki? Evlilikleri hakkında herkesin bir fikri olması çok saçmaydı. Büyükannesi torun peşindeydi, bu kadın da ancak ortalığı karıştırma derdinde gibi görünüyordu.

"Aslında on iki yıldır tanışıyoruz." Dedi Edward. "Evliliğimiz yeni olsa da ilişkimiz oldukça eskiye dayanıyor."

Bu cevap ile bir nevi susmalarını talep etti. Bu konu bir kapansındı artık.

"Oh, ne kadar da hoş." Dedi Casandra. "Peki, zaten olan oldu geçen geçti ama demeden edemeyeceğim, oldu olası Rosette ve Edward'ın evleneceklerine inanmışımdır."

Edward öksürdü. Hah, kapansın diye dua ederken konunun olabilecek en korkunç yere ilerlemesine ne demeliydi?!

"Ama alınmıyorsun değil mi Sophia? Bu yalnızca bir his. Sizi tüm samimiyetimle tebrik ediyorum."

"Hayır elbette.."

Edward o an yanında oturan Sophia'nın elini tutmak istedi. Elini tutmak ve tüm bu insanların canını cehenneme yollayıp odalarına kaçıp gitmeyi teklif etmek istedi.

"Zaten birbirlerinden hoşlanmıyorlar mıydı? Ablam ve Edward?" Diyen Emma olabilecek en absürt cümleyi kurarken Edward içinden ve az kalsın dışından yuh dedi. Şaşkınlığından boğazına kaçan et parçası öksürmesine sebep oldu.

"Emma! Ne saçmalıyorsun!? Edward'ın evli bir adam olduğunu görmüyor musun?" Dedi Rosette oldukça iyi oyunculuğu ile kardeşine sitem ederek. "Böyle konuşarak O'nu zor durumda bırakıyorsun!"

"Öyle bir şey yok elbette." Deyip kimseye değil ama Sophia'ya bir cevap vermek istedi Edward. Ancak O'na doğru döndüğünde gördüğü şey solmuş bir beniz ve çatılı bir çift kaş olduğunda canı daha da çok sıkıldı.

Konu orada kapandı kapanmasına ancak Sophia'nın canı aşırı derecede sıkılmıştı. Her şey bir yana Rosette bekar bir kızdı ve niye üzerine leke olabilecek bir konuda inkar etmeyip yalnızca Edward'ın zor durumda kalacağını söylemişti? Bu açıkça 'evet hepsi doğru ancak her doğru her yerde söylenmez ' demek değil miydi?

Yemekten sonra muhabbet için salona geçtiklerinde eğer gururu elvermiyor olmasaydı izin isteyip odasına çekilecek ve hüngür hüngür ağlayacaktı ancak bu durumda herkes her şeyi anlayacaktı ve kimsenin ağzına laf verip kendini daha da umutsuz göstermek istemiyordu. Şu an da biri gerçekten kendisi ile alakadar oluyor olsaydı ne kadar yıkılmış göründüğünü muhtemelen anlayabilirdi ancak herkes bir zamanlar buraya daha yakın oturduklarından daha sık görüşen iki ailenin anılarını konuşmaya dalmışlardı. Ah, böylesi çok daha iyiydi.

"Hatırlıyor musun? Bir keresinde aile içinde bir balo düzenlemiştik ama her nasılsa pek de kalabalık bir aile olmamamıza rağmen çok kalabalıktı."

"Evet evet, kurabiyeler yetmemişti."

"Ama balo öncesi yediğimiz o çörekleri asla unutamam, onlar gibisini bir daha asla yemedim!"

Aile olmak güzel şeydi. Sophia da şu an kendi ailesi ile oturmuş çocukluğunu veya en sevdiği anılarını konuşuyor olmak isterdi.

Biraz daha vakit geçirdi ancak Sophia orada resmen boğulduğunu hissediyordu. Rosette ortalıkta görünmüyordu ve Edward yanında oturmuş köyü muhabbete kendini kaptırmıştı. Burada alakadar olabileceği hiçbir şey yokmuş gibi hissediyordu.

Bu düşüncelerle biraz hava almak isteyip bahçeye çıktı ve yer yer karanlık yer yer de ışıklandırılmış bahçeyi adımlamaya koyuldu. Artık hava iyiden iyice kararmıştı ve bu cılız lambalarla ay ışığının insafına kalınmış gibiydi.

Bu sırada karşısına çıkan Rosette o kadar yakınındaydı ki Onu görmemiş gibi yapıp başka bir yöne dönmek için çok geçti.

"Ah, merhaba Sophia." Dedi Rosette sanki aralarında buz gibi bir hava esmiyormuş gibi sıcak bir ses tonuyla.

"Merhaba."

Onun sıcak bir başlangıç yapmış olması Sophia'da da aynı şekilde cevap verme isteği oluşturamamıştı ne yazık ki.

"Hava çok güzel, değil mi? Yaşadığım yerde hava böyle güzel olmuyor."

"Öyle olduğunu duydum. Nasıl, soğuk bir memleket mi?"

"Üç ay kar altında, sonrasında da bahçede oturup böyle akşam yemekleri yiyebilecek kadar sıcak geçen yalnızca bir ay var."

"Hım.."

Bunu neden dinliyorum ki..

"Elbette buraya gelene kadar daha yakında denize kıyısı olan ılıman yerler var ama çok da fırsatımız olmuyor. İki senedir kapımız taliplerden aşınmış durumda."

Hah şöyle, sadede gel. Taliplerden aşınmış kapının tatil yapmakla ne alakası varsa..

"Elbette, senin gibi güzel birinin oldukça fazla talibi olmuş olmalı."

Rosette gülümsedi ve inci gibi dişleri ortaya çıktı. Eh, her santimi bu kadar hoş görünüyorken dişlerinin de en az cildi kadar güzel olması şaşırtıcı değildi. Sophia başkalarını pek sık kıskanan biri değildi. Evet kendi eksiklerinin bir başka kadında tam olduğunu görmek güzel bir şey olmasa da sonuçta Tanrı O'nu öyle beni de böyle yaratmış der geçerdi. Ancak şu an durum bundan biraz daha değişikti.

Rosette sevdiği adamın sevdiği kadındı. Bu kadar net olduğunu düşünmesi aceleye gelmiş olsa da Emma'nın aleni itirafı ve Edward'ın o garip tepkisi ile taşlar yerine oturmamış mıydı? Hal böyle olunca Sophia kalbindeki ezilme hissini tüm benliğinde hissetmeye başlamıştı. Böyle bir kadın unutulur da kendisi kadar basit biri sevilir miydi? Hah, mümkün değildi.

"Elbette.. Aman talip sayısının ne önemi var, önemli olan istediğin kişiyle evlenmek değil mi? Mesela.." Rosette'nin bakışları bir anda soğudu. "Senin gibi birinin Edward ile evlenmesi talip sayısının pek de önemli olmadığının bir kanıtı. Durup durup turnayı gözünden vurabilirsin."

Şuna da bakın hele! Bu kız kendisine alenen laf çarpıyordu. Doğru muydu? Evet. Altında kalınır mıydı? Asla.

"Ah, Edward da bir insan nihayetinde. Bu kadar abartmış olmana pek de anlam veremedim." Derken havalanan kaşları kızdan bir itiraf beklentisi içine girdiğinin göstergesiydi. Söyleseydi de bir emin olsaydı şu işten.

Rosette güldü.

"Edward da bir insan mı dedin? Sosyal statülerden haberin yok galiba."

"Her şeyden haberim var ancak senin görgün yok anlaşılan. Edward benim kocam ve artık statüleri konuşmanın zamanı çoktan geçti."

Bu burnu havada sonradan görmenin azıcık ağzının payını verebilmeliydi ki gece yatağında sadece Edward'a olan hoşlantısı için ağlamalıydı.

"Birbirinizden nefret ettiğinizi duymuştum. Nasıl oldu da evlendiniz bilmiyorum ama bu işte bir bit yeniği olduğu kesin."

Sophia ne diyeceğini bilemedi. Bu kızın olağanüstü güzelliğini çöpe atsınlardı çünkü içinin beş para etmediği aşikardı!

"Bunu sorgulamak sana düşmez." Dedi Sophia gururundan ödün vermeyerek. Buradaki ziyaretleri boyunca kızın gerçeği öğrenmemesini ummaktan başka çaresi de yoktu. "Kocamla niye bu kadar haşır neşir olduğunu da anlayamadım doğrusu."

"O benim kuzenim, elbette merak ederim." Dedi Rosette.

"O zaman kuzeninmiş gibi davran lütfen. Başkalarının yanlış şeyler düşünmesine sebep olma."

"Ah, nasıl istersen öyle düşünebilirsin."

Rosette yürüyüp gittiğinde Sophia bacaklarının titrediğini hissetti. Gözlerinin yaşanmasına da engel olamadı. Nasıl olur da bu şekilde aşağılanabilirdi? Edward'a karşı hisleri olmasa bile bu katlanılabilir bir durum değilken bir de işin o kısmı olunca kalbine saplanan bıçakların sayısı ona katlanmıştı.

Peki ya bu kadar gururlu konuşabilmek için garantisi var mıydı? Edward'ın bir gün kendisinden ayrılmayacağı ne malumdu? Herhalde böyle bir şey olur da o ikisinin birlikte olduğunu görürse kahrından ölürdü!

Derin bir nefes aldı. Her şeyden önce bu akşamı atlatmalıydı.

Arkasını dönüp bahçeden eve doğru yürürken Edward'ın kendisine doğru geldiğini gördü. Hemen gözlerindeki birikmiş yaşı sildi ve çok da aydınlık olmayan bu yerde ifadesinin fazla belli olmamasını umdu.

"Sophia? Burada tek başına ne yapıyorsun?"

"Biraz hava alıyordum."

Edward birkaç saniye kızın yüzüne baktı. Sanki orada bir şeyler arıyor gibiydi.

"İyi misin?"

"Evet neden iyi olmayayım?"

Yemekte Emma'nın ağzından kaçırdığı şeyden dolayı tedirgin olmalı. Tabii kimse böyle yakalanmak istemez.

"Bilmem, sadece öyle hissettim."

"Biraz yorgunum sadece."

"Odamıza erken geçebiliriz."

"Gerek yok. Gidecek olursam da tek başıma gidebilirim."

Edward gözlerini kısarak tekrar baktı. Sophia'da kesinlikle değişik bir hal vardı. Yemekten sonra kızın suratı sirke satıyordu resmen. Emma'nın ettiği lafı ciddiye almış olabilir miydi? Hayır yani bunu pek de önemsiyormuş gibi görünmüyordu ancak belki de gurur yapmıştı?

"Az önce Rosette ile mi konuşuyordunuz?"

Ağzımı mı arıyorsun?

"Evet bahçede denk geldik. "

"Hımm."

"İçeri geçelim mi?" Diyen Sophia hızlı adımlarla eve doğru ilerledi ve Edward'ın arkasından yetişmek için koşar adım gelmesine sebep oldu. Garip garip konuşuyordu, kesinlikle ağzını arıyordu! Bir şey öğrenip öğrenmediğini teyit ediyor gibiydi. Hah, halbuki kütüphanede sevgilisinin adını söylemeye pek de meraklı gibi görünüyordu. Demek iş ciddiye binince caymıştı.

Akşam bir şekilde sona erip de herkesin odalarına çekilme zamanı geldiğinde Sophia derin bir nefes almış ve iyi bir uyku çekip yenilenmek arzusu ile dolup taşmıştı. Biraz ağlayacak ve her şeyi silip yarın yeni bir güne uyanacaktı.

Rosette ve kardeşinin kalacağı oda bu evdeki kendilerine en yakın oda idi. Buna rağmen ortak bir duvar olmaması mutluluk vericiydi. Onunla hiçbir surette yakın olmak istemiyordu. Ah, belki de bu Edward'ı mutlu edebilirdi?

Odaya girdiklerinde hızlıca giyinme kısmına geçti ve geceliklerini giydi. Niyeyse Edward'ın kendisini gözetleyeceğine dair tedirginliğinden de arınmış hissediyordu.

Yatağın köşesinde oturan Edward'a aldırmadan kendi kısmına oturup pikeyi üzerine çekti ve Edward'ın aksi yönüne döndü. Bir an, on saniye kadar her şey tamamen sessizdi. Ardından yatak hafifçe sallandı, Sophia bunu Edward'ın yataktan kalkmasına yordu. Giyinmeye gitmiş olmalıydı.

Sophia kendisini bir süredir kasıyordu ve bundan yorulmuş bedeni aniden gözlerinden yaşların akması ile patlak verdi. Engel olamıyordu, hıçkırmıyordu bile, yalnızca gözyaşları birbiri ardına göz pınarlarından çıkıyor ve burnunun kavisinden geçerek yatağa damlıyorlardı.

Kendisini bir hiç gibi hissediyordu. Birbirlerinden nefret ettikleri o dönemden bile daha kötü durumdaydı sanki.

**Sevgili günlük,
Ne diyeceğimi bilemiyorum. Yıkılmış hissediyorum. O kişinin Samantha veya Kate olmasından korkmuştum ama Rosette olması hiç içimi rahatlatmıyor. Aksine korkunç hissediyorum. O ne kadar eşsizse ben o kadar basitim. O ne kadar asilse ben o kadar halktanım. O nadide bir gülse ben her bahçede açan bir papatyayım. Ne umudum ne de şansım var..**

Bölümün Sonu!

Umarım bölümü ve seriyi beğenmişsindir.
Eğer bölümde veya seride bir sorun olduğu veya bir ihlal olduğunu düşünüyorsan yorumlarda belirtebilirsin.
Ayretten bölüm ve seri hakkında yorumunu eleştirini yorumlar bölümünden yapabilirsin!!
İyi eğlenceler!

Mangaka Notu

Yorum

Not: Disqus şu sıralar bazı sitelerde (özellikle fansub benzerlerinde) sorun çıkarıyor olabilir. Bu yüzden sitemizde hem Disqus'u hem alternatif sistemleri sunuyoruz.
Lütfen yukarıdan bir yorum sistemini seçin.