Penceremiz kapandığında Chapter 27 - Hayallerini Çizgiye dök

Global Notification

- Penceremiz kapandığında Chapter 27

Rosette birkaç teklif daha aldığı için memleketlerine dönme gününü ileriye atmışlardı. Bu da Sophia'nın onlarla birkaç gün daha geçirmesi gerektiğini anlamına geliyordu ki garip bir şekilde artık bundan rahatsız olmuyordu. Çünkü aklında çok daha rahatsız edici şeyler vardı.

Sophia o akşam odaya döndüğünde ve giyinmek için yan tarafa geçtiğinde küvetin kenarında duran kova aniden her şeyi hatırlamasına sebep olmuştu. Özellikle Edward'ın 'bunları hatırlayınca kendini öldürmek istemenden korkuyorum ' demesi ve Sophia'nın da O'na 'kocamla banyo yaptığım için neden ölmek isteyeyim' diye cevap vermesi şu an gerçekten de yerin dibine hatta varsa daha da dibine girmek ve asla çıkmak istememesine sebep olmuştu.

Peki o küvetin içinde yaşananlara ne demeliydi? Ah, resmen..

Sophia yanaklarına iki eliyle birden tokat atıp dişlerini sıktı. Zaten Edward'ın kendisini seviyor olduğunu öğrendiği için şoktaydı. Bunun üzerine bu olanlar..

Sophia aniden yine tırnaklarını kemirdiğini fark etti ve hırsla elini ağzından çekti. Hemen odadan çıkıp kendini en yüksek yerden atmalı ve bu utanca son vermeliydi!

Mümkün olduğunca kapalı bir gecelik giydi ve yan tarafa geçtiğinde yatakta oturmakta olan Edward'a hiç bakmadan kendi tarafına uzanarak pikeyi kafasına kadar çekti.

"Sophia?"

"E-efendim?"

Neden kekeliyordu ki şimdi?!

"Hemen uyuyor musun?"

Neden soruyor?

"Evet, neden ki?"

"Bilmem, öğlene kadar uyuduktan sonra uykun olmasına şaşırdım. Vakit pek de geç değil."

Sophia'nın tabi ki uykusu yoktu. Nasıl olabilirdi? O kadar fazla uyumuş olmanın yanısıra kafasında dönenler O'nu asla uyutmazdı ki! Ama ölü taklidi yapmak zorundaydı.

"Gece gece uyumayıp ne yapacağım?" Diye kestirip atıverdi.

"Seninle konuşmak istediklerim var." Derken Edward yatakta Sophia'ya doğru döndü ve sol kolunu başının altına destek yaptı.

"N-ne konuşacaksın ki?" Derken pikeyi kafası tamamen kapanacak kadar çekti.

"Niye garip davranıyorsun?" Diye sordu Edward. Yoksa Sophia dün gece ile alakalı bir şeyler mi hatırlıyordu?

"Garip mi davranıyorum? Yok canım."

"Kesinlikle öyle davranıyorsun." Dedi Edward durum daha da şüpheli hale dönüşürken. Bu kız kesinlikle bir şeyler hatırlıyordu ve Edward hızlanan kalbini sakinleştirmek için bunun ne kadarı olduğunu öğrenmek zorundaydı.

"Lütfen Edward, uyumak istiyorum." Dedi Sophia umutsuzca. Edward her zaman çok zeki bir adam olmuştu, kendisi de ne yazık ki kötü bir yalancıydı.

Edward bir an durdu ve bir şey yapmadı. Ardından "peki" deyiverdi. Sophia'nın kaşları havalandı. Pekala bunu beklemiyordu. Edward aynı zamanda biraz inatçı biriydi de.

"Ancak yarın kesinlikle konuşacağız." Dedi Edward her nasılsa Sophia'nın kulağının dibine gelmiş olarak.

Sophia bu beklenmedik hareket karşısında haddinden fazla irkilerek yatakta hopladı, pike de hafifçe havalanıp üzerine, ağzını örtecek şekilde geri düştü. O sırada sırt üstü dönmüş bulundu ve halen kolunu başının altına destek yapmış olan Edward ile göz göze geliverdi.

Sophia aniden kalbinin motor gibi çalışmaya başladığını fark etti. Edward ifadesiz bir şekilde öylece kendisine bakıyordu ve kendisi kadar heyecanlı görünmüyordu. Hah, bir saniye, yıllar boyunca aşık olan bu adam nasıl oluyor da hep sakin kalabiliyordu? Yoksa kandırılmış mıydı?

Edward kızın bu komik hallerine güldü. Tanrı aşkına ne yapıyordu? Hatırladığı şey her neyse oldukça utanç verici olan bir kısım olmalıydı. Ah, banyo kısmı olması mümkündü.

"Sanırım kendini öldürmek isteyeceğini söylediğim kısıma geldin." Dedi sakin ama alaycı bir ses tonuyla.

Sophia'nın gözleri şaşkınlıkla bir an büyüdü ve ardından hemen pikeyi kafasından yukarı çekip bir ceset gibi olduğu yerde kaldı. Ah, kesinlikle o kısımdaydı.

Sophia gece boyu uyuyamadı ve dönüp durdu. Düşünceler kafasının içinde dönerken resmen beynini kemiriyorlardı. Üstelik kesik kesik daldığı anlardan birinde kendisini Edward'a doğru sokulmuş halde bulmuştu ki bu çok tehlikeli bir şey olmaya başlamıştı. Ya bir gün gidip adama gerçekten sokulursa? Ya O'na sarılırsa? Ah, aslında düşününce burada karşılıklı bir şeyler vardı ama Sophia bunu asla ama asla garanti göremiyordu. Halen inanmakta güçlük çekiyor, hayal gördüğünü, daha mantıklı olarak rüya gördüğünü, veya belki Edward'ın yalan söylediğini, en son ihtimal sarhoşken her şeyi yanlış yorumladığını düşünüyordu.

Sabah olduğunda yine sızıp kalmış haldeydi. Ancak bu kez Edward kendisini bırakıp kahvaltıya inmemişti.

"Sophia," diye seslendi nazikçe. Ancak Sophia uykusuz bir gecenin ardından derin bir sabah uykusuna gömülmüştü.

"Sophia."

Edward bu kez kıza iyice yaklaştı ve uyuyan yüzünü izlemekten kendisini alamadı. Dağılmış saçlarını nazikçe kulağının ardına itti ve hayal ettiği gibi O'nu bu şekilde uyandırmanın nasıl olacağını öğrenmek istedi. Bir eliyle saçlarını okşarken Sophia'nın mutlu bir kedi gibi kıvrıldığını görünce sevindi. Uyanınca sinirlenecek bile olsa Sophia kendisine ilk defa sinirleniyor değildi ya, olsundu.

"Sophia."

Sophia kıkırdayarak gözlerini araladı ve bir an yüzünde gülümsemesi ile Edward'a bakakaldı.

"Israrla uyandırmak istemezdim ama.."

Sophia aniden yatakta hoplayıp "hiiiii" diye bir ses çıkarmasına engel olamadı.

"Ne oluyor?" Dedi Edward kalkıp oturarak.

"N-n-ne yapıyordun?" Dedi Sophia neden oturmuş haldeyken boğazına kadar pikeyi çektiğini kendisi de bilmeyerek.

"Seni uyandırıyordum." Diye omuz silkti Edward.

"Çok yakınımdaydın." Derken bakışlarını kaçırdı Sophia.

"Aynı yatakta yatıyoruz, zaten çok yakınız." Dedi Edward boşvermiş bir eda ile.

Sophia bir an sinirlenmesine engel olamadı. Bu adam mı kendisini yıllardır seviyordu yani? Bazen seven biri için biraz fazla odun olmuyor muydu?

"Hah, öyle deyiveriyorsun yani."

Edward bir kaşını kaldırıp kıza baktı. Şimdi biliyor muydu bilmiyor muydu? Bu tereddütte kalmak çok sinir bozucuydu.

"Nasıl demeliyim bilemedim."

"Sonuçta formaliteden evliyiz." Dedi Sophia dudak bükerek.

"Formaliteden evli falan değiliz." Dedi Edward eliyle yataktan destek alıp kıza doğru başını biraz yaklaştırarak. "Gayet de normal evliyiz."

"No-normal evli gibi de değiliz." Derken Sophia'nın aklına gelen ilk şey yaramaz hayaller oldu. Ah, sapık bir kıza mı dönüşüyordu?

"Sen şu an nasıl istiyorsan öyleyiz." Dedi Edward. "Ben her zaman söyledim.. Daha farklı olabileceğini.." derken sesi hafifçe boğuklaştı.

Bir an yatağın içinde oturmuş halleri ile öylece birbirlerine baktılar. Sophia sarhoşken Edward'ın bir erkek olarak kendisine ne kadar da kontrollü davrandığını düşününce içinde garip bir hayranlık uyandı. Şimdi bir düşününce evet, Edward kendisine hep aşık biri gibi bakıyordu. Gülerken, sinirliyken veya muhtemelen onu isterken..

Yutkundu. Böyle bir şeyi düşünmemeliydi!

"Şey, kahvaltıya inmiyor muyuz?" Dedi lafı değiştirmek için.

"İnmeliyiz." Dedi Edward isteksizce.

"O zaman ilk ben hazırlanıyorum." Dedi Sophia yataktan bir ceylan gibi sekerek çıkarken.

Ah, enerjisinin böyle artmış olması iyi miydi kötü müydü bilmiyordu. Edward ile karşılıklı hisler içinde olduğunu bilmek gereksiz bir utanca sebebiyet verirken bir yandan da mutluluktan havalara uçacak kadar enerji dolmasına sebep olmuştu. Aşk böyle bir şey miydi?

Giyinirken küvetin önünden geçmek yine saçma sapan anıların beynini işgal etmesine ve devam etselerdi neler olabileceğini düşünmesine sebep oldu. Ellerini yüzüne siper ederek kendi kendine utancın doruklarına çıktı. Aptal bir ifade ile gülerken değişik sesler çıkardığını ve elleri yüzünde bir şekilde olmayan kapının hizasına, Edward'ın görebileceği kadar yakına gelmiş olduğunu fark edemedi. Bir an göz göze geldiklerinde Sophia aniden ciddileşip ellerini indirdi.

"Oldukça mutlu görünüyorsun." Dedi Edward gülümseyerek. "Bunu neye borçluyuz merak ettim."

Sophia aceleyle makyaj aynasının önüne oturup saçlarını taramaya başladı.

"Neden merak ettin anlamadım. Mutlu olmak garip bir şey mi?"

"Elbette değil." Derken yataktan kalkıp Sophia'nın arkasına geldi Edward. Ardından masanın iki yanına ellerini dayayıp kızı aynadan görebileceği kadar eğildi ve oradan gözlerine baktı. Bu şekilde başı Sophia'nın başının yan tarafına kadar inmişti. "Her zaman böyle mutlu olduğunu görmek istiyorum. Seni mutlu eden her neyse bunu devam ettirebilmek isterdim."

Ah, öyleyse bana her zaman böyle, bu gözlerle bakmalısın..

Sophia elindeki tarak saçlarının arasında bir yerde kalakalmışken aynada kesişen gözleri heyecanın doruklarına çıkmasına sebep oldu. Edward'ın geniş ve ince keten gömleğinin açık yakası eğildiği için iyice açılmış ve kaslı vucudunun o aralıktan hoş bir açı ile sergilenmiş olması Sophia'nın yine aklının başından uçmasına sebep olmuştu. Tanrı aşkına..

"Hi-hiç özel bir sebebi yok." Dedi Sophia beceriksizce saçını taramaya devam etmeye çalışırken.

Edward kızın saçlarına dek eğilince bir an burnuna dolan sabun kokusuna karşılık gözlerinin kapanmasına ve anlık minik bir hayal kurmasına engel olamadı.

Bir gün Sophia ile birlikte güzel, romantik bir gün geçirip sonra da küvette birlikte yine romantik bir banyo yapabilirlerdi değil mi? Ah, kendisinden nefret eden bir kızla evlenip fazla mı hayalperest davranıyordu? Ancak Sophia artık ondan nefret etmediğini söylememiş miydi? Bu bir umut ışığı sayılırdı.

Derin bir nefesle hayallerini ve heveslerini içine çekti ve ellerini masadan çekip giyinme kısmına geçerek üzerini değiştirdi.

Ardından birlikte kahvaltı masasının yolunu tuttular.

Vardıklarında Bayan Foster masada beklemekteydi ve diğerleri henüz teşrif etmiş değildi.

"Günaydın anne." Dedi Edward masanın baş kısmına daha yakın olan sandalyeye oturup hemen yanına da Sophia'nın oturması için sandalyeyi çekerken.

"Günaydın Edward. Ah, sana da günaydın canım." Dedi Sophia'ya karşı.

"Teşekkürler anne." Dedi Sophia bu kelimeye yeni yeni alışmaya çalışırken. Ah, hatta ilk defa mı demeliydik?

Bayan Foster kıkırdarken Edward gözlerini mutlu bir şekilde kocaman açarak yan tarafına, Sophia'ya doğru döndü.

"Tanrım, neler duyuyorum?" Dedi neşeyle.

"Ne duyuyormuşsun?" Dedi Sophia gülmemek için kendisini tutarak. Ah, Edward çok mutlu görünüyordu ve Sophia da buna ortak olmak istiyor olsa da cesareti yoktu!

"Anneme anne dedin. İlk defa!"

"Ne demeliydim? Olması gerekeni yapmaya çalışıyorum."

"Evet, ben de seni takdir etmeye çalışıyorum."

Sophia kafasını aksi yöne çevirerek hafifçe gülümsedi ve hemen ardından Bayan Foster'a yakalandığını anlayıp ciddileşti.

"Dün öyle yoğun bir gündü ki ikinizi de gözüm görmedi. Tanrım, kaç talip çıktığını sayamadım. Üstelik yalnızca en iyilerini seçmiş olmamıza rağmen."

"Umarım bir an önce uygun biriyle evlenir." Dedi Sophia. Ortalıkta böyle dolanıp da erkeklerin aklını karıştırıp durmasına gerek yoktu.

"Elbette biz de bunu umuyoruz. Ama Sör William çok kuvvetli bir aday haline geldi. Her an olumlu bir haber duyabiliriz."

Tencere kapak, diye düşünmeden edemedi Sophia. Sor William da hoş görünümlü ancak ilgi budalası bir adamdı ve birbirlerine çok yakışacakları kesindi.

Sophia bir an ne olursa olsun bu şekilde düşünmemesi gerektiğini fark etse de hiç olmazsa düşüncelerinde ona sinir olmasına engel olamadı.

"Ah, bu arada balodan erken ayrılmıştın, iyi misin ? Sonrasında halini soramadım."

"Evet iyiyim, çok teşekkür ederim. Sanırım o içkiyi içmemeliydim." Derken Edward'ın içinden 'ben demiştim' dediğini duyar gibiydi. Ama bir saniye bu bir yandan da olumlu bir şeylere sebep olmuştu değil mi?

"Evdeki hizmetçileri de hep göndermiştim, son zamanlarda çok yoruldular, birkaç saat aileleri ile vakit geçirsinler demiştim. Ama işe bak, umarım çok zorlanmadınız."

"Neyse ki Edward bana çok iyi baktı." Dedi Sophia Edward'a doğru kaçamak bir bakış atarak.

Al işte, çoktan kendini ele verdin bile.

Edward aniden hızlanan kalbini nereye sığdıracağını bilemedi. Ne demişti? Bu olan biteni hatırladığını mı gösteriyordu? Ah Tanrım, Sophia ile bir an önce ciddi bir konuşma yapmaları ve her şeyi netleştirmeleri gerekiyordu yoksa kalbi bu karmaşaya daha fazla dayanamayacaktı.

O sırada içeri Casandra, Emma ve Rosette'nin girmesi ile konu yarım kalmış olsa da Edward'ın aklı tamamen orada kalmıştı.

"Merhabalar, umarım gecikmedik." Dedi Casandra yerine yerleşirken.

"Yok canım, biz de olan biteni konuşuyorduk." Dedi Clarissa.

"Sormayın, tüm gece gözüme uyku girmedi. Talipler ve seçim mevzusu beni yordu." Dedi Casandra.

Sanki kendisi evleniyor, diye düşündü Sophia. Tamam kızının iyiliğini düşünüyorsun ama bu kadar da değil.

"Bir karar verebildiniz mi peki?" Diye sordu Clarissa.

Bu sırada Rosette ve Emma da yerlerine oturmuşlardı.

Casandra yanındaki Rosette'ye baktı ve başını olumlu anlamda salladı.

"Sanırım Sor William bizim için en iyi seçenek." Dedi Casandra hizmetçiler çayları servis ederken. "Yarın dönüyoruz ve eşimle de konuştuktan sonra net cevabımızı mektupla bildireceğim. "

"Tanrım, bir karar verilmiş olmasına çok sevindim!" Dedi Bayan Foster. "Umarım çok mutlu olursunuz."

"Teşekkürler teyze." Dedi Rosette gülümseyerek. İçinde Edward kadar iyi biriyle evlenecek olmanın zafer edası vardı. "Sör William çok iyi, zengin ve yakışıklı biri. Herhalde daha iyisini bulamazdım."

Seni sinsi şey, aklınca nispet mi yapıyorsun?

"İkiniz de birbirinize yakışıyorsunuz. Umarım mutlu olursunuz." Dedi Bayan Foster tekrardan.

Rosette bir söz beklercesine Edward'a doğru baktığında Edward başını olumlu anlamda salladı.

"Şimdiden tebrik ederim." Dedi Edward. "Gönlünce olmasını diliyorum."

Evlen de kurtulalım, diye düşünen sadece Edward değildi tabii ki.

"Ah, teyzemle annem konuşurken duyduğuma göre sizinki de ayarlanmış bir evlilikmiş." Dedi Rosette ilişkilerinde bir açık bulmuş olmanın hazzını yaşayarak. "Sizden öğreneceğim çok şey var."

"Sophia ile evlenmeyi ben istedim--" diyerek atlamak üzere olan Edward'ın omzuna nazikçe elini koyan Sophia ilk defa ipleri eline aldı.

"Eh, bizimki kısmen ayarlanmış bir evlilik olabilir ama bu birbirimizi ne kadar da çok sevdiğimiz gerçeğini değiştirmiyor." Dedi Sophia dananın kuyruğunu koparırken. "Değil mi Edward?"

Edward şok olmuş, tutulmuş ve kalakalmıştı. Ne demişti ? Birbirimizi seviyoruz kelimelerini mi duymuştu? Sophia'nın ağzından mı? Ancak cevap verebilecek kadar kendini toparladı.

"Evet , elbette." Dedi şaşkınlıkla.

Rosette ise istediği karşılığı bulamamış olarak kaşlarını çatmıştı.

"Yani Rosette'ciğim," diye ekledi Sophia gülümseyerek. "Seni tebrik ediyorum ve bizimki kadar harika bir aşk yaşamanı temenni ediyorum. Ah, ama biliyor musun? Bunu sır olarak saklayacaktım ama sanırım söylemenin tam da sırası."

Ardından masaya doğru biraz eğildi.

"Edward beni gördüğü ilk günden beri seviyor, o yüzden sanırım bizimki gibi bir aşk yaşaman pek de mümkün görünmüyor."

Edward öksürüğe boğulurken, masadaki şaşkın gözler üzerlerine dikilirken ve Sophia o müthiş rahatlamayı yaşarken yalnızca gülümsedi.

**Sevgili günlük,
Bugün boyumdan büyük bir işe kalkıştım. Sonunu düşünmeden ortaya bir laf attım ama ne kadar rahatladığımı anlatmaya kelimeler yetmez.**

Bölümün Sonu!

Umarım bölümü ve seriyi beğenmişsindir.
Eğer bölümde veya seride bir sorun olduğu veya bir ihlal olduğunu düşünüyorsan yorumlarda belirtebilirsin.
Ayretten bölüm ve seri hakkında yorumunu eleştirini yorumlar bölümünden yapabilirsin!!
İyi eğlenceler!

Mangaka Notu

Yorum

Not: Disqus şu sıralar bazı sitelerde (özellikle fansub benzerlerinde) sorun çıkarıyor olabilir. Bu yüzden sitemizde hem Disqus'u hem alternatif sistemleri sunuyoruz.
Lütfen yukarıdan bir yorum sistemini seçin.