Penceremiz kapandığında Chapter 34 - Hayallerini Çizgiye dök

Global Notification

- Penceremiz kapandığında Chapter 34

Sophia vücudunda aşırı bir yumuşaklık ve rahatlık hissediyordu. Sanki tüm bedenini kaplayan pamuk saten bir şey giymiş gibiydi. Saçları omuzlarını gıdıklıyor, ensesinde hissettiği sıcak nefes ise..

Sophia mayışık hayallerinden aniden uyandı. Hissettiği kadifemsi his çırılçıplak olan vücuduydu ve ensesindeki o sıcak nefes ise elbette Edward'dan başkasının değildi.

Önceki gecenin anıları zihnini talan ederken zaten kapalı olan gözlerini daha da yumdu ve kapıldığı garip utançtan kendisini bu şekilde korumaya çalıştı.

Edward Sophia'yı arkadan kucaklamış ve kızın sırtı adamın göğsüne tamamen yapışmış şekilde uyuyakalmışlardı. Adamın bir kolu ikisinin birlikte baş koydukları yastığın altından geçerek ileriye öylece uzanırken üstte kalan diğer kolu ise Sophia'nın bedenini sarmıştı. Kalçası kadının kalçasına arada hiçbir boşluk kalmayacak şekilde oturmuş ve üstte kalan bacağı ileriye doğru uzanarak Sophia'nın bacaklarının arasına yerleşmişti.

Kısacası adam kızla resmen bütünleşmişti, her manada.

Sophia Edward'ı uyandırmadan bu halden kurtulmanın bir yolu olmadığının pek tabii farkındaydı ama bir yandan da bu şekilde uyanmalarının çok utanç verici olacağını düşünüyordu. Aslında öyle olmamalıydı, bu çok doğal bir şeydi ama her nasılsa ilk sefer olduğundan mıdır bilinmez derin bir utancın içine sürüklenmekteydi.

Üzerlerine -çok şükür ki!- örtülmüş olan ince pike Sophia'nın göğüslerinin hemen altına dek uzanıyordu. Ah, tüm gece ortada olmalarına rağmen şu an açıkta olmalarından utanan Sophia yavaşça örtüyü çekip göğüslerini kapattı. Hah, bu neyi değiştirecekse..

O an ensesinde minik bir kıpırdanma hissetti. Başka hiçbir hareket yoktu ve bu minik kıpırtı sadece bir şey olabilirdi, Edward sessizce gülüyordu.

"Tanrım!"

Sophia hızlıca adamın kollarından atılmaya çalışsa da Edward'ın artık onu asla bırakmaya niyeti yoktu.

"Tanrı aşkına ne yapıyorsun?" Derken kıkırdamasına engel olamadı.

"Kalkmak istiyorum." Dedi Sophia net bir sesle.

"Neden?"

"Ne demek neden? Kalkmak istiyorum da ondan."

"Niye böyle ters davranıyorsun?"  Edward dudaklarını kızın kulağına değdirdi ve fısıldadı. "Dün gece gayet de muyluydun."

Sophia utancı sinire dönüşmüş bir şekilde tepindi ve üzerlerindeki örtü iyice açılınca bu sinirlerinin daha da bozulmasına sebep oldu.

"Bir durur musun?!"

Edward nazikçe kızın yüzünü kendine doğru çevirdi ve gözlerine baktı.

"Neyin var?"

Sophia dudak büktü. Neden bu kadar utandığını bilmiyordu. Edward'ın yüzüne bakarken neden bir şeyleri kaybetmiş hissettiğini de anlayamıyordu. Bakışlarını aşağıya indirdi.

Bunun üzerine Edward bir kolu ile yataktan destek alarak yarı doğruldu ve kıza baktı. Neler oluyordu? Hayatında her şeyden çok beklediği ve harika geçen bir gecenin ardından bu haller de neydi?

Sophia yavaşça örtüyü asılıp kafasından yukarı çektiğinde nihayet bunun bir utanç olduğunu kavramıştı. Güldü.

"Bana bakar mısın?"

Sophia örtünün altından başını iki yana sallamakla yetindi.

"Lütfen, bana bakar mısın?"

Sophia bu kez örtüyü yalnızca gözleri görünecek kadar indirdi ve adama baktı.

"Sophia, Tanrım, ne kadar mutlu olduğumu biliyor musun? Şu an ne kadar tarifsiz hisler içinde olduğumu sana ifade edebilmem imkansız ama.. Sana söyleyeceğim en önemli şey kesinlikle utanılacak bir şey olmadığı. "

Sophia üzgün bir şekilde kaşlarını çattı.

"Benden utanma," derken kızın açıkta kalan saçlarını okşadı. Ardından örtüyü azıcık aşağıya çekti ve kızın dudaklarını açıkta bırakıp onu öptü.

"Mmm"

Sophia beklemediği bu öpücük karşısında itiraz ve zevk karışımı bir sesle inledi. Edward birkaç saniye sonra başını kaldırdığında ise utanç yerini farklı duygulara bırakmıştı.

"Utanmaktan vazgeçsen iyi olur çünkü birazdan olacaklar için utanman pek de kâr etmeyecek." Diyen Edward'ın bakışları bulutlanmıştı. Ardından eğilip kızı tekrar öptü ve bu sefer ondan hemen ayrılamadı.

♥️♥️♥️

3 SENE SONRA

"Bir, iki, üç.."

Sophia parmaklarını birer birer kıvırıp sayarken gözlerini istemsizce tavana dikmişti.

"Hımm, kaç çocuk istediğini mi sayıyorsun?" Derken güldü Edward.

"Hayır ama aslında fena fikir değil. Üç iyidir, değil mi?"

Edward oturduğu ahşap bahçe sandalyesinde pozisyon değiştirip karısına yöneldi.

"Diyorsun. Açıkçası benim aklımda beş tane vardı."

"Beş mi?!" Sophia gözlerinin kocaman açılmasına engel olamadı. "Şey, yani sence de biraz fazla değil mi?"

"Sanırım tek çocuk olduğumdan kalabalık bir ailem olsun istiyorum."

"Acısı benden çıkacak olsa bile mi?"

"Hah, farkındaysan bu ailenin nüfusunu artırabilecek senden ve benden başka kimse yok."

Sophia şaşkın bakışlarını kocasının üzerinden çekmeden kollarını göğsünde bağladı.

"Tanrım, tek çocuk olman benim suçum mu yani?"

Edward güldü.

"Sophia, sadece takılıyorum." Ancak Sophia'nın değişmeyen ifadesi konuşmaya devam etmesine sebep oldu. "Sence de bu günlerde biraz fazla alıngan olmadın mı?"

"Ben mi?"

Sophia bacaklarını uzatmış olduğu taburenin üzerinde birazcık ilerleyip vücudunu daha rahat bir pozisyon bulmak adına kaydırdı.

"Evet sen. Ne desem garip bir tepki veriyorsun sanki."

Sophia çayından bir yudum aldı.

"Hımm" demekle yetindi.

O sırada yanlarına gelen Leydi Foster ve bir süredir malikanede kendilerini ziyaret amacıyla gelmiş olan, her nasılsa iyi geçinmeye başladıkları kontes birer sandalyeye yerleşip güneşli havanın tadını çıkarmaya başladılar.

"Oh, neyden bahsediyorsunuz?"

Kontesin geldiğini gören Sophia ayaklarını taburenin üzerinden indirip oturuşuna çeki düzen verdi ancak kontes ufak bir bakış atarak keyfini bozmamasını ima edince Sophia itiraz etmeden eski pozisyonuna döndü.

"Sophia'nın ne kadar alıngan olduğundan." Dedi Edward gözlerini devirerek.

"Alıngan mı? Gelinime laf mı ediyorsun?" Dedi kontes.

"Evet laf ediyorum, bu sıralar hep uyumak istiyor, benimle de ilgilendiği yok." Derken Edward'ın şeker isteyen küçük bir çocuğu andıran bakışları görülmeye değerdi.

"Tanrı aşkına, zaten hep seninle ilgileniyorum, başka bir ilgi alanım yok." Derken kollarını tekrar göğsünde bağladı Sophia. "Hem sen beş çocuk istediğini söylüyorsun, çocuğumuz olduğunda bu ilginin beşte birini bile bulamayacağının farkında mısın acaba?"

Edward bunun hayali ile gülümsedi.

"Çocuğumuz olursa ben de onunla ilgilenmekten sana daha az vakit ayıracağım için sorun yok."

Neden sonra bir süredir çocuklarının olmuyor olması halı hazırda bir problem olduğundan sustu.

"Görüyor musun anne? Açıkça beni ihmal edeceğini söylüyor ama bir yandan da benim onunla ilgilenmememden şikayet ediyor."

"Erkekler bir ömür bundan şikayet eder canım." Dedi Leydi Foster. "Her zaman temiz bir ev, mutlu bir eş, ve etrafta neşeyle koşuşturan bir sürü çocuk isterler, sanki hepsinin olabilmesi mümkünmüş gibi."

Edward üç kadına bakarken gözlerini kırpıştırdı.

"Size neler oluyor? Herkes neden böyle?"

"Ben yalnızca seni ne kadar zor büyüttüğümü hatırladım." Derken iç çekti annesi. "Ah, bir dakika yerinde durmazdın ki."

"Değil mi? Ah, aynı babası gibi." Dedi kontes. "Bu babadan oğula geçen bir şeyse yandın kızım."

Sophia dudak büktü.

"Bir erkek olacağının garantisi yok. Durum böyleyse kız olmasını tercih ederim."

Edward tekrar araya girdi.

"Kimin kız olmasını tercih edersin?"

Leydi Foster ve Kontes kaşlarını kaldırıp gelinlerine baktılar.

"Bilmiyor muydu?"

"Neyi bilmiyor muydum?" Diyen Edward'ın kafası iyice karışmıştı.

Sophia ise sıcacık bit gülümsemenin yüzünü kaplamasına engel olamayarak henüz hiç belli olmayan karnına elini koydu.

"Bebeğimizden bahsediyorum."

İki saniye kadar süren sessizliğin ardından Edward aniden ayağa kalkarken tökezledi ve düşmekten son anda kendini kurtardı. Hemen sonra Sophia'nın dibinde di çökmüş haldeydi.

"N-ne diyorsun? Hangi bebek? Bizim mi? Sahiden mi?"

Sophia başını olumlu anlamda salladı.

Edward heyecan, hayret ve mutluluk karışımı ifadesi ile annesi ve babaannesine baktı ve ikisinin de kendilerine gülüyor olduğunu gördü.

"Tanrım, bu gerçek mi? Bana neden şimdi söylüyorsun? Ne kadarlık oldu?!"

Sophia parmaklarını kıvırıp kafasında hesap yaptı.

"Doktorun söylediğine göre on haftalık."

"Ne yani iki aydan fazladır benden saklıyor muydun?"

"Tabii ki hayır, ben öğreneli iki hafta oldu. Sadece böyle bir an bekliyordum."

Edward diz çökmüş olduğu yerde, tam karşısında duran Sophia'nın karnına doğru başını uzattı ve fısıldadı.

"Orda mısın? Beni duyuyor musun?"

Sophia kıkırdadı.

"Seni nasıl duyabilir? Henüz kulakları bile yoktur."

"Lütfen çocuğumla arama girmez misin?" Diyen Edward Sophia'nın karnındaki bebekle hayali konuşmalar yapmaya devam ederken üç kadın adamın bu haline gülmeye başladılar.

"Ah, o çoktan hazırmış değil mi?" Dedi Kontes.

"Uzun zamandır bunu bekliyordu." Dedi Leydi Foster.

"Tanrım, Sophia .."

Edward dizlerinin üzerinde yükselip bu kez Sophia ile aynı hizaya geldi. Ardından alnını kızın alnına yasladı.

"Teşekkür ederim." Derken gözlerinin dolmasına engel olamadı. "Seninle yaşadığım tüm güzellikler için."

Sophia gülümseyerek Edward'ın başını ellerinin arasına aldı.

"Ben teşekkür ederim, hayatımı anlamlandırdığın için."

Ve uzuuuun yıllar mutlu, huzurlu, sağlıklı yaşadılar.

SON

Bölümün Sonu!

Umarım bölümü ve seriyi beğenmişsindir.
Eğer bölümde veya seride bir sorun olduğu veya bir ihlal olduğunu düşünüyorsan yorumlarda belirtebilirsin.
Ayretten bölüm ve seri hakkında yorumunu eleştirini yorumlar bölümünden yapabilirsin!!
İyi eğlenceler!

Mangaka Notu

Yorum

Not: Disqus şu sıralar bazı sitelerde (özellikle fansub benzerlerinde) sorun çıkarıyor olabilir. Bu yüzden sitemizde hem Disqus'u hem alternatif sistemleri sunuyoruz.
Lütfen yukarıdan bir yorum sistemini seçin.